ARAŞTIRMA MAKALESI | |
1. | Eksperimental Effüzyonlu Otitis Media'da Klinik ve Histopatolojik Bulgular Henüz tamamlanmamış! (İngilizce)Cüneyt Alper, Şeref Ünver, Cengiz Yağız, Temel Coşkuner Sayfalar 5 - 9 Effüzyonlu otitis media'ya bağlı klinik ve histopatolojik bulguları araştırmak amacıyla, deneysel bir hayvan modeli oluşturularak İstanbul Üniversitesi Deneysel Tıp Araştırma Merkezi'nde (DETAM) uygulandı. Fonksiyonel ve mekanik östaki tübü obstrüksiyonu yoluyla effüzyonlu otitis media geliştirebilmek için, materyal olarak kullanılan 20 adet guines pig'e, cerrahi mikroskop ve mikroşirürjikal aletler kullanılarak yarık damak, muskulus tensor veli palatini kesişi, östaki tübü nazofaringeal orifisi koterizasyonu gibi cerrahi işlemler uygulandı. 5 kobaya ait 10 kulak kontrol grubunu oluşturdu. Bu işlemler sonucunda kobayların 30 güne kadarki takiplerinde % 20 oranında akut otitis media ve % 36.6 oranında effüzyonlu otitis media geliştiği gözlendi. Östakileri koterize edilen kulaklarda akut otit'in, tensor veli palatini kasları kesilen kulaklarda effüzyonlu otitis media'nın daha erken ve yüksek oranda görülmesi dikkat çekiciydi. Kulakların % 48'inde seröz effüzyon, % 6.8'inde pürülan effüzyon mevcuttu. Effüzyonların incelenen yaymaları klinik tanılarla uyumlu olarak değişen oranda hücresel elemanların varlığını göstermekte idi. Doku kesitlerinde nonspesifik enflamatuar değişiklikler gözlendi. Elde edilen sonuçların ilgili literatürle genel olarak uyumlu olduğu anlaşıldı. |
2. | Glikozillenmiş Hemoglobin ile İki Saatlik Post-prandial Plazma Glikozu Arasındaki İlişki Henüz tamamlanmamış! (İngilizce)Işık Türkalp, Ahmet Mengi Sayfalar 10 - 12 AMAÇ: Diabet tanısı için oral glikoz tolerans testleri zahmetlidir ve hastanın büyük ölçüde katılımını gerektirir. Uzun süreli bir glisemi kontrol indeksi olan glikozillenmiş hemoglobin (HbA1, GHb) diabet taraması için OGTT'ye kıyasla birçok pratik avantaj sağlayabilir. Bu çalışmada, Tip II diabetten kuşkulanılan 64 olguda glikozillenmiş hemoglobin seviyeleri ölçüldü ve açlık ve 2 saatlik post-prandial plazma glikoz seviyesi ile kıyaslandı. Kontrol grubunda (n = 45) GHb seviyesi 5.5-9.0, ort.7.4±0,820 idi. Tüm olgular Dünya Sağlık örgütü kriterlerine göre 3 gruba ayrıldı: Normal (N), bozulmuş glikoz toleransı (IGT) ve diabetes mellitus (D). OGTT ile kıyaslandığında GHb oldukça spesifikti. OGTT'si normal olan olguların % 90'mda GHb (= HbA1) seviyesi normaldi. OGTT'si diabetik olan olguların % 50'sinde GHb artmıştı. Bozulmuş glikoz toleransı olan olguların (IGT) % 33'ünde GHb seviyesi artmıştı. Elde edilen verilerden şu kanıya varılmıştır: Yükselmiş GHb (= HbA1) genellikle diabet (D) veya bozulmuş glikoz toleransını (IGT) gösterir. Bununla beraber, normal bir GHb (= HbA1) diabet veya bozulmuş glikoz toleransı kuşkusunu ortadan kaldırmaz. YÖNTEMLER: BULGULAR: SONUÇ: |
3. | Supraaortik ve Serebral Damarların Nadir Görülen Anomalileri Henüz tamamlanmamış! (İngilizce)Kürşad Kutluk, Martin Schumacher Sayfalar 13 - 17 AMAÇ: Nadir görülen 6 anomali vakası sunulmuştur: 1-İnternal karotis arter aplazisi, 2- Bilateral oftalmik arterlerden çıkan orta meningeal arterler, 3- Oftalmik arterden çıkan ve meningiomu besleyen orta meningeal arter, 4- Posterior inferior serebellar arter ile sonlanan vertebral arter, 5- inferior tiroid arterden çıkan stenotik vertebral arter, 6- Aort arkusundan direkt çıkan ve inferior tiroid arteri veren vertebral arter, internal karotis arter aplazisi ile ilgili kısa bir vaka takdimi yapılmış, çoğunluğu tesadüfi tanınan diğer vakaların ise anjiografik bulguları sunulmuştur. YÖNTEMLER: BULGULAR: SONUÇ: |
4. | Selektif Vagotominin Kronik Duodenal Ülserde Yeri Henüz tamamlanmamış! (İngilizce)Aydan Sungurtekin, Bekir Avar, Yusuf Kılıç, Hakan Güven, Sedat Kamalı Sayfalar 18 - 23 AMAÇ: Komplike veya nonkomplike toplam 86 Duodenal ülserli olguda selektif vagotomi, standart ameliyatlardan biriyle uygulandı. 60 olgu postoperatil' 6. ve 12. aylarda incelendi. Operatif ölüm %0, intraoperatif komplikasyonlar 2 (%3), postoperatif komplikasyonlar 9 (%15) olguda görüldü. 2 olguda residiv tespit edildi. Genel klinik neticeler %85 olguda " iyi", %93 olguda "yeterli" olarak değerlendirildi. %8 hafif diare tespit edildi. Ağır diare görülmedi. %30 olguda hafif dumping belirlendi. Hollander kriterlerine göre yapılan insülin testi %27 olguda pozitif bulundu. Bazal sekresyonun %83-93 oranında düştüğü belirlendi. Pentagastrin ile yapılan Maksimal Asit Stimülasyonunun, Vagotomi + pyloroplastiden sonra %51, Vagotomi + Distal Antrektomi + B i 'den %87, Vagotomi + Antrektomi + B 2'den sonra %95 düştüğü tespit edildi. Yaptığımız çalışmada amaç Kronik Duodenal Ülserde, farklı vagotomi metodlarından hangisinin öncelikle düşünülmesi gerektiğini araştırmak olup erken neticelerden selektif vagotominin drenaj ameliyaltlarından biriyle veya antrektomi ile beraber yapılmasının uygun olacağı sonucuna varılmıştır. YÖNTEMLER: BULGULAR: SONUÇ: |
5. | Safra Yollarına Açılan Karaciğer Kist Hidatiklerinde Tanı ve Tedavi Sonuçları (32 Hastanın Retrospektif Olarak İncelenmesi) Henüz tamamlanmamış! (İngilizce)Levent Bozatlı, Selim Demirci, Turgut Çavuşoğlu, Ebru Erbayat, İsmail Kayabalı Sayfalar 24 - 27 AMAÇ: 32 hastadan meydana gelen safra yollarına açılmış bir kist hidatik serisi sunuldu. Belirtiler her zaman tipik değildir. Tanıda en çok yardımcı yöntem ultrasonografidir. Yanlış ön tanı oranı %10'dur. Karaciğerdeki kist hidatik tedavisinde, %52.7 marsupiyalizasyon ve dış drenaj, %12.4 basit dış drenaj, %3.1 kisto-jejunostomi, %3.1 atipik hepatektomi ve %3.1 omentum plombajı yapıldı. Koledok patolojisinin tedavisi için sistemik T drenajı uygulandı. Koledok safrasının bakteriolojik muayenesi %11.1 steril olduğunu gösterdi. Total morbidite %36.5'dir. Mortalite yoktur. Uzun süreli takibler cesaret verici olmuştur. YÖNTEMLER: BULGULAR: SONUÇ: |
6. | Ülkemiz Kadınında Himen Morfolojisinin Araştırılması Henüz tamamlanmamış! (İngilizce)Salih Yaşar Özden Sayfalar 28 - 33 AMAÇ: Bu çalışma ülkemiz kadınında himen morfolojisine bir yaklaşımda bulunmak amacıyla yapılmıştır. Çalışmamızda İstanbul Adli Tabibliğinde 1974-1981 seneleri arasında verilmiş olan 5215 himen muayene raporu materyel olarak kullanılmıştır. Bilimsel olarak yetersiz kabul edilen raporlara yüksek oranda rastlanılmıştır. Şekil bakımından en sık anüler (%81.34), ikinci sıklık da (%15.6) semilunar tip himenlere rastlanılmıştır. Duhule müsait himenlere yüksek oranda (%23.6) rastlanılmıştır. Himenin delik çapı büyüdükçe sülmeli olma oranının arttığı görülmüştür. Loblu ve derin sülmeli himenlerin genellikle duhule müsait olduğu tesbit edilmiştir. Yırtıkların ve sülmelerin düşey eksene göre simetrik dağıldığı, yırtık ve sülmelerin çoğunluk ile arka kadranda dağılım gösterdiği, sülme ve yırtıkların dağılımında bir uygunluk bulunduğu dolayısıyla himen üzerindeki defektin sülme mi? Yoksa yırtık mı? olduğu konusunda ayırım yapmada lokalizasyonun yardımcı olamayacağı, himen şekli ile çok yırtıklı olma arasında bir ilişkinin bulunmadı bildirilmiştir. YÖNTEMLER: BULGULAR: SONUÇ: |
7. | Akut Apandisitlerde İntrainsizyonel Seftriakson Sodium Kullanımı Henüz tamamlanmamış! (İngilizce)Lokman Eldem, Altınok Öz, Süha Aydın, Yusuf Kılıç Sayfalar 34 - 35 AMAÇ: Ocak 1986 - Aralık 1986 tarihleri arasında akut apandisit tanısıyla 76 hasta üç gruba ayrılarak ameliyat edildi. Gruplar yara enfeksiyonu açısından karşılaştırıldılar ve intrainsizyonel seftriakson Sodium enjeksiyonu tartışıldı. YÖNTEMLER: BULGULAR: SONUÇ: |
8. | Bakteriyel ve viral menenjitlerin tanısında kantitatif CRP testinin önemi Importance of quantitative CRP test for the diagnosis of bacterial and viral meningitis Serdar Özer, Mahmut YavuzSayfalar 36 - 38 AMAÇ: Bir akut faz reaktanı olan ve çeşitli hastalıkların tanısında kullanılan CRP testi bakteriyel ve viral menenjitlerin ayırıcı tanısında da yararlı olmaktadır. YÖNTEMLER: Biz de 10 olgu içeren çalışmamızda serum CRP seviyelerini kantitatif olarak inceledik. BULGULAR: Bakteriyel menenjitli 6 olguda CRP değerleri yüksek bulunurken 4 viral menenjitte normal düzeyde saptandı. SONUÇ: Serum CRP seviyeleri kantitati f alarak bakteriyel menenjitlerde yüksek bulunurken viral menenjitlerde değişmemektedir. |
OLGU SUNUMU | |
9. | Mitral Valv Prolapsusu ve Gebelik Henüz tamamlanmamış! (İngilizce)A Tarık Altınok, Sadullah Bulut, Suzan Ünal, Orhon Ergin, Adil Yüksel Sayfalar 39 - 41 Kardiak görüntüleme yöntemlerindeki ilerlemeler sonucunda Mitral Valv Prolapsusu (MVP) oldukça sık rastlanan bir bulgu olarak ortaya çıkmıştır. Genel populasyonun % 2,5-5'inde saptanmıştır. 1970'lerde MVP 10 yılın kardiak hastalığı olarak tanımlanmıştı. Son çalışmalar MVP'nin selim kliniği nedeni ile bir MVP sendromu varlığı sorusunu ortaya çıkarmıştır. Sunduğumuz olgu da semptomsuz olup ilk prenatal muayenede duyulan bulgular nedeni ile yapılan tetkiklerde saptanmış, gebelik, doğum ve lohusalık dönemi tamamen olaysız seyretmiştir. |
10. | M. Flexor Digitorum Brevis Kas Flebi ile Topuk Defekti Onarımı Henüz tamamlanmamış! (İngilizce)Erol Kışlaoğlu Sayfalar 42 - 46 Kalkaneus üzerindeki geniş defektler en iyi m. flexor digitorum brevisin transposuzyonu ile kapatılabilirler. İki senedir kalkaneus üzerinde kronik yara ve kemikte osteomiyelitten yakınan hasta tüm konservatif ve cerrahi tedavilere rağmen şifa bulamamıştı. Biz de ilk altı ay konservatif tedavi denedik ama başarılı sonuç alamadık. Sonunda midplanter insizyonla girerek kalkaneusun osteomiyelitli kısmını çıkardık ve meydana gelen defekt üzerine m. Flexor digitorum brevis'i transpoze ettik. Hasta komplikasyonsuz iyileşti. Üç senedir takibimizde olan hasta önemli bir şikâyeti olmaksızın yürümektedir. |
11. | Behçet Hastalığında Akciğer Tutulumu Henüz tamamlanmamış! (İngilizce)Yaşar Yılmazkaya, Mübeccel Akman Sayfalar 47 - 50 Akciğer tutulumu gösteren bir Behçet Hastalığı olgusu, nadir rastlanması nedeniyle takdim edilmiştir. Behçet Sendromunun klasik bulguları dışında hastada hemoptizi, öksürük, toraks duvarı ağrısı, dispne, ateş semptomları mevcuttu. Akciğer radyolojik muayenesinde; periferik yerleşimli yuvarlak opasite ve akciğer perfüzyon sintigrafisinde, ilgili segmentlerde trombüse bağlı olarak perfüzyonun izlenemediği gözlendi. Bu bulguların ışığında, Behçet Hastalığı tanısı alan hastaya kortikosteroid, antiagregan ve non-spesifik antibiyotik tedavisi uygulandı. Solunum şikâyetleri düzelip, santral sinir sistemi şikâyetlerinin ön plana geçmesiyle hasta nörolojik takibe alındı. |
12. | Batında Nadir Yerleşim Gösteren Bir Kist Hidatik Olgusu Henüz tamamlanmamış! (İngilizce)Ergin Olcay, Zeki Çavuşoğlu, Şahin Barut Sayfalar 51 - 52 Batında nadir lokalizasyon gösteren bir kist hidatik olgusu sunuldu. Karaciğer hilusunda, safra kesesi arkasında, böbrek önünde, deodenumun ikinci parçasına penetre olarak bulunan iki kist hidatik kitleye, parsiyel kistektomi ve intrafleksiyon tekniği ile cerrahi müdahale yapıldı. Ayrıca 1988-1989 yıllarında, klinikte 17 kist hydatik olgusuna da çeşitli cerrahi teknikler uygulandı. |
DERLEME | |
13. | Türk Ürolojik Onkoloji Grubu (TÜOG): Amaç ve Hedefler Henüz tamamlanmamış! (İngilizce)Atıf Akdaş, Deniz Ersev, Ferruh Şimşek Sayfalar 53 - 54 Bu yazıda Türk Ürolojik Onkoloji Grubu (TÜOG)'nun kuruluş amaçları, çalışma düzeni ve düzenlediği protokoller özetlenmiştir. |
14. | Yeni Görüntüleme Yöntemlerine (YGY) Karşılaştırmalı Bir Bakış Henüz tamamlanmamış! (İngilizce)Soniz Evren Sayfalar 55 - 59 Makale Özeti | |
15. | Gebelikte Akut Apandisit Henüz tamamlanmamış! (İngilizce)Lütfi Değirmencioğlu Sayfalar 60 - 61 Makale Özeti | |