E-ISSN : 2587-1404
ISSN    : 2587-0998

Hızlı Arama




SOUTHERN CLINICS OF ISTANBUL EURASIA - South Clin Ist Euras: 23 (2)
Cilt: 23  Sayı: 2 - 2012
ARAŞTIRMA MAKALESI
1. 
Semptomatik vertebral hemanjiyomlarda radyoterapinin yeri
Radiotherapy in symptomatic vertebral hemangiomas
Şule Karabulut Gül, Ahmet Fatih Oruç, Duygu Gedik, Hakan Levent Gül, Alpaslan Mayadağlı, Beyhan Ceylaner Bıçakcı, Atınç Aksu, Kemal Ekici, Ömer Karadaş
doi: 10.5505/jkartaltr.2012.27147  Sayfalar 57 - 60
AMAÇ: Vertebral hemanjiyomlar yaygın iyi huylu damarsal lezyonlardır. Sıklıkla asemptomatiklerdir. En sık bulgu ağrıdır. Tedavi seçenekleri cerrahi, lezyon içerisine alkol enjeksiyonu, metil metakrilat ile vertebroplasti, embolizasyon ve radyoterapidir. Bu yazıda, semptomatik vertebral hemanjiyom tedavisinde radyoterapi sonuçlarımız sunuldu.
YÖNTEMLER: Semptomatik vertebral hemanjiyomu olan 34 hasta (24 kadın, 10 erkek; ort. yaş 52; dağılım 30-65 yaş) 24-40 Gy dozunda eksternal radyoterapi ile tedavi edildi. Tüm hastalarda ağrı, bir hastada başvuru anında parapleji vardı. Tedaviden önce, sonra ve takip sırasında ağrı ve ağrının azaltılması sonuçları değerlendirildi.
BULGULAR: Ortalama 48 aylık takip ile radyoterapi sonrası 6 hastada %50’dan az, 10 hastada %50’den fazla ve 18 hastada tam yanıt elde edildi.
SONUÇ: Semptomatik vertebral hemanjiyomlarda, özellikle ağrı ana semptom iken, radyoterapi noninvazif, güvenli ve etkin bir tedavi seçeneğidir.

2. 
Keratoplasti ameliyatı endikasyonları ve ameliyat teknikleri
Indications for keratoplasty operation and operation techniques
Oğuzhan Genç, Nurullah Bulut, Abdulkadir Ort
doi: 10.5505/jkartaltr.2012.80958  Sayfalar 61 - 64
AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, keratoplasti (KP) ameliyatlarında endikasyonları ve operasyon tiplerini saptamaktı.
YÖNTEMLER: Kliniğimizde Ocak 2008-Aralık 2008 tarihleri arasında yapılan keratoplasti ameliyatları geriye dönük incelendi. Hastaların yaşı, cinsiyeti, hangi gözün ameliyat edildiği, endikasyonları ve operasyon tipi [Penetran keratoplasti (PKP), derin anterior lameller keratoplasti (DALK), tek başına keratoplasti veya beraber kombine cerrahiler] kaydedildi.
BULGULAR: Çalışmaya 239 keratoplasti hastası alındı. Hastaların en sık psödofakik veya afakik korneal ödem endikasyonuna bağlı ameliyat edildiği görüldü (62 göz, %25.9). İkinci sıklıkta keratokonus (61 göz, %25.5) ve 3. sıklıkta korneal distrofi (31 göz, %13) olduğu görüldü. Yirmi yedi hastada (%11.3) greft yetersizliği vardı. Toplam 239 ameliyatın 201’i
(%84.1) PKP ve 38’i DALK (%15.9) idi. PKP olanların 14’ü (%7) ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonu (EKKE) ve arka kamara (AK) göz içi lensi (GİL) implantasyonu, 7’si (%3.5) skleral fikse GİL implantasyonu, 5’i (%2.5) pupilloplasti, 7’si (%3.5) sineşiolizis ile kombineydi.
SONUÇ: Keratoplasti ameliyatları kliniğimizde en sık keratokonus ve psödofakik veya afakik korneal ödem endikasyonu nedeniyle gerçekleştirilmiştir. Bunların dışında keratit sekeli, korneal distrofi, greft yetmezliği ve travmatik korneal skarlar nedeniyle de keratoplasti sıklıkla uygulanmaktadır.

3. 
Laparoskopik kolesistektomilerde preoperatif oral pregabalin veya pregabalin+deksketoprofen kullanımlarının hemodinamik ve analjezik etkinliklerinin karşılaştırılması
Comparison of the hemodynamic and analgesic effects of preoperative oral pregabalin or pregabalin with dexketoprofen in laparoscopic cholecystectomies
Emel Dal, Gülten Arslan, Hüsnü Süslü, Feriha Temizel, Süleyman Derman, Leyla Saitoğlu
doi: 10.5505/jkartaltr.2012.36024  Sayfalar 65 - 71
AMAÇ: Bu çalışmanın amacı preoperatif pregabalin, pregabalin+deksketoprofen veya plasebo uygulamasının hemodinamik yanıt, postoperatif analjezi, intraoperatif opioid tüketimi, hasta memnuniyeti üzerine olan etkilerini karşılaştırmaktır.
YÖNTEMLER: Laparoskopik kolesistektomi uygulanacak 18-65 yaş arası ASA I-II risk grubundaki 90 hasta çalışmaya alındı. Hastalar cerrahiden 60 dk önce oral olarak 150 mg pregabalin (grup P), 150 mg pregabalin+25 mg deksketoprofen (grup PD) veya plasebo (grup K) aldı. Anestezi indüksiyonu propofol, fentanil, vekuronyum, idamesi ise propofol, remifentanil ile O2-hava desteğinde sağlandı. Hastalar operasyon esnasında KAH, OAB, SpO2 ve intraoperatif remifentanil kullanımı açısından kaydedildi. KAH, OAB, solunum hızı, sedasyon skalası, VAS postoperatif olarak 1., 2., 6., 12. ve 24. saatlerde değerlendirildi. Hasta memnuniyet skoru, yan etkiler, cerrahiden sonra ilk 24 saat içersindeki total analjezik gereksinimi analiz edildi ve gruplar arasında karşılaştırıldı.
BULGULAR: PD grubundaki hastalarda postoperatif özellikle 1. ve 2. saatlerde VAS skorları belirgin olarak düşük idi. PD grubunda total intraoperatif opioid tüketimi P ve K grubuna göre belirgin az idi. Hasta memnuniyeti ise PD grubunda diğer gruplardan yüksek idi.
SONUÇ: Laparoskopik kolesistektomi geçirecek hastalarda deksketoprofen ile kombine edilen pregabalinin preemptif kullanımının entübasyona hemodinamik yanıtı baskılamada, intraoperatif ve postoperatif analjezi sağlamada daha etkili olduğu sonucuna varıldı.

4. 
Spigel hernisi: Olgu serisi ve deneyimimiz
Spigelian hernia: Case series and our experience
Seyfi Emir, Selim Sözen, Hasan Baki Altınsoy
doi: 10.5505/jkartaltr.2012.26214  Sayfalar 72 - 76
AMAÇ: Spigel hernisi tanısı konulan hastalar geriye dönük olarak literatür eşliğinde incelendi.
YÖNTEMLER: Bu çalışmaya Spigel hernisi tanısı ile ameliyat edilen 17 hasta (12 kadın, 5 erkek; ort. yaş 52; dağılım 32-74 yaş) dahil edildi. Hastalar yaş, cinsiyet, şikayetler, lokalizasyon, defekt çapı, hastanede yatış süresi ve onarım teknikleri açısından incelendi.
BULGULAR: Ortalama defekt çapı 3.7 (2-6) cm idi. Tüm hastalarda ağrı şikayeti vardı. Hastaların 11’ine polipropilen yama ile, 6’sına standart cerrahi ile onarım yapıldı. Polipropilen yama ile onarım uygulanan hastalarda 4-48 aylık takiplerde nüks saptanmadı.
SONUÇ: Spigel hernilerinde polipropilen yama ile cerrahi onarım düşük nüks oranlarıyla uygulanabilir.

5. 
Total diz artroplatisinde patellar yüzey değişimi yapılan ve yapılmayan hastaların klinik karşılaştırılması
Clinical evaluation of patellar resurfacing in total knee arthroplasty
Mert Özcan, Osman Uğur Çalpur
doi: 10.5505/jkartaltr.2012.46704  Sayfalar 77 - 83
AMAÇ: Bu çalışmada amaç, total diz artroplastisinde patellar yüzey değişiminin klinik sonuçları etkileyip etkilemediğinin belirlenmesidir.
YÖNTEMLER: Patella yüzeyi değiştirilmiş 52 diz ile patella yüzeyi korunmuş 53 hasta karşılaştırıldı. Bu karşılaştırma “Knee Society” skorlama sistemi, diz önü ağrısı, patellofemoral eklem fonksiyonu ve eklem hareket açıklığı gibi klinik parametreler göz önüne alınarak yapıldı.
BULGULAR: Ameliyat sonrası dönemde her iki grup arasında toplam klinik, diz ve fonksiyon skorları arasında fark saptanmadı. Yeni gelişen diz önü ağrısı bakımından da gruplar arasında fark bulunmadı. Patellofemoral eklem fonksiyonlarını gösteren merdiven inme kapasitesi ve sandalyeden kalkma becerileri göz önüne alındığında da her iki grup arasında belirgin bir fark saptanamazken; diz eklem hareket açıklığı patellası korunan hastalarda daha iyi bulundu.
SONUÇ: Her iki grup arasında postoperatif takiplerde anlamlı farklar saptanmaması nedeniyle rutin olarak patellar kıkırdak değişimi uygulanması doğru bulunmamaktadır. Sadece seçilmiş hastalarda cerrahın tercihine bağlı olarak patellar eklem yüzeyi değiştirilmelidir. Böylece gereksiz kullanımından doğacak patellar komponente bağlı komplikasyonlardan kurtulmuş olunur.

6. 
Ani işitme kaybında prognostik faktörlerin değerlendirilmesi
Evaluation of prognostic factors in sudden hearing loss
Yunus Kaplan, Burak Ülkümen, Muzaffer Kanlıkama
doi: 10.5505/jkartaltr.2012.44712  Sayfalar 84 - 90
AMAÇ: Ani işitme kaybı (AİK) en fazla üç gün içinde aniden gelişen, en az üç frekansı tutan, minimum 30 dB ve üzerindeki sensörinöral işitme kaybıdır. Bu çalışmada, ani işitme kayıplı olgularda eşlik eden diğer hastalık ve semptomların prognoz üzerine etkisini değerlendirmeyi amaçladık.
YÖNTEMLER: Çalışmaya Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı’nda, 1992-2008 tarihleri arasında yatarak tedavi gören, 93 unilateral ve 2 bilateral AİK’lı (97 kulak) hasta (57 erkek, 38 kadın; ort. yaş 47.7; dağılım 4-70 yaş) alındı.
BULGULAR: Erken tedaviye başlanan olgularda, tedaviye iyi yanıt açısından anlamlı sonuçlar alındı. Ani işitme kayıplı olgularda işitme kaybı şiddeti ve tedaviye iyi yanıt açısından anlamlı sonuç alındı. Diyabet ve vertigo şikayeti olan hastalarda tedaviye yanıt daha iyi bulundu. Tinnitus, odyolojik konfigürasyon, üst solunum yolu enfeksiyonu (ÜSYE) açısından AİK’lı olgularda prognostik bir faktör olarak anlamlı sonuçlar elde edilemedi.
SONUÇ: Diyabet, vertigo, AİK şiddeti ve geç başvuru sürelerinin iyileşme oranlarını düşürdüğünü tespit ettik. AİK ile tinnitus ve ÜSYE arasında ise anlamlı bir ilişki bulunamadı.

OLGU SUNUMU
7. 
Situs inversus totalisli hastada laparoskopik kolesistektomi
Laparoscopic cholecystectomy in a patient with situs inversus totalis
Mustafa Girgin, Burhan Hakan Kanat, Refik Ayten, Ziya Çetinkaya
doi: 10.5505/jkartaltr.2012.26121  Sayfalar 91 - 94
Safra kesesi ameliyatını laparaskopik yöntem ile yapmak altın standart olarak kabul edilmektedir. Yaklaşık 1/10.000-50.000 oranında görülen situs inversus totalis laparaskopik kolesistektomi için kontrendikasyon oluşturmadığı gibi altın standart olarak kabul edilmelidir. Bu yazıda, situs inversus totalisli hastada yapılan laparaskopik kolesistektomi sunuldu ve ek olarak ameliyat için yerleştirilen portların yerlerinin cerraha sağladığı faydalar değerlendirilmiştir.

8. 
Soliter pulmoner nodül ile seyreden herediter multipl ekzostoz olgusu
A case of hereditary multiple exostosis presenting as solitary pulmonary nodule
Coşkun Doğan, Sevda Şener Cömert, Nesrin Kıral, Serap Diktaş, Banu Salepçi, Benan Çağlayan
doi: 10.5505/jkartaltr.2012.54376  Sayfalar 95 - 98
Herediter multipl ekzostoz (HME), uzun kemiklerin jukstaepifizer bölgesinden köken alan ekzostozlarla karakterize, otozomal dominant geçişli bir sendromdur. Temel defekt bozulmuş enkondral kemik oluşumu ve enkondral kemikleşmenin olduğu jukstaepifizer bölgelerde çok sayıda benign kemik aşırı büyümesidir (ekzostoz veya osteokondrom). İnsidansı 1/50.000’dir. Klinik olarak asıl yakınma eklem yakınında tek veya çok sayıda sert, ağrısız kitlelerin varlığıdır. Bu osteokondromlar büyümede geriliğe, ağrılı lokal semptomlara, damar, tendon, sinir basılarına, eklem hareketlerinde kısıtlılığa ve nörolojik bulgulara da neden olabilir. Burada göğüs ağrısı şikayeti ile göğüs hastalıkları polikliniğine başvuran ve akciğer grafisinde soliter pulmoner nodül tespit edilen HME tanısı olan hasta, soliter pulmoner nodülün ayırıcı tanısında nadir görülen bir neden olarak sunuldu.

9. 
Ölümcül dozda demir zehirlenmesi: Olgu sunumu
Iron poisoning in lethal dose: Case report
İbrahim Cansaran Tanıdır, İbrahim Şilfeler, Yeşim Acar, Alper Kaçar, Fugen Pekün
doi: 10.5505/jkartaltr.2012.32559  Sayfalar 99 - 102
Demir tüm hücreler için gerekli olan temel bir elementtir. En önemli görevi hemoglobin aracılığı ile oksijen taşımaktır. Demir fizyolojik olaylarda kullanılmak üzere her gün belli miktarlarda alınması zorunlu bir mineraldir. Demirin yüksek dozda alınması vücutta toksik etkiye neden olabilmektedir. Demir zehirlenmesinde en çok etkilenen organ karaciğerdir. Kalp, böbrek, akciğerler ve hematolojik sistem de zarar görebilecek diğer başlıca organlardır. Bu yazıda, yüksek dozda demir alımına bağlı gelişen toksikasyon olgusu tartışıldı. Yirmi bir aylık kız çocuk yüksek dozda demir preparatı içmesi nedeniyle çocuk acilimize getirildi. Hastanın 153 mg/kg demir almış olduğu saptandı. İlaç alımını takiben 4. saatte bakılan kan demir düzeyi 377 μg/dl idi. Hastaya desferroksamin tedavisi başlandı. Demir düzeyi giderek düşen hastanın gelişinin 4. gününde kan demir düzeyi 23 μg/dl saptandı. Hasta ayaktan izlenmek üzere evine gönderildi. Demir preparatlarının tek dozluk paketlenmesi, ilaçların çocukları cezbedici tat ve görünümde olmaması, ilaç kutularında çocuk koruyucu kapakların kullanılması, doktorların erişkin hastalara demir preparatlarını reçete ederken toksisite açısından aileyi uyarması ve gerekli bilgileri vermesi mortalite ve morbiditeyi azaltacağı görüşündeyiz.

10. 
Spinal muskuler atrofi ve gebelik: Olgu sunumu
Spinal musculer atrophy and pregnancy: Case report
Ayse Yasemin Karageyim Karşıdağ, Hasniye Çelik Acıoğlu, Fatma Kılınçoğlu, Bülent Kars, Esra Esim Büyükbayrak, Meltem Pirimoğlu, Orhan Unal, Mehmet Cem Turan
doi: 10.5505/jkartaltr.2012.83997  Sayfalar 103 - 105
Spinal muskuler atrofi (SMA), proksimal kaslarda ilerleyici tarzda güçsüzlük ve atrofi ile kendini gösteren nöromüsküler bir hastalıktır. İnsidansı 1/10000 olup kistik fibrozisten sonra beyazlarda en sık görülen otozomal resesif hastalıktır. “Survival motor neuron” (SMN-1) geninde mutasyonla karakterizedir. Evrensel tarama maliyet etkin değildir. Bu nedenle prenatal tanı genellikle yüksek riskli çiftlerde uygulanır ve SMN-1 genindeki homozigot delesyon tespitine dayanır. Gebe olan SMA hastalarını bekleyen komplikasyonlar arasında tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları, ilerleyici kötüleşen solunum fonksiyonları, preterm doğum, uzamış doğum eylemi, tekerlekli sandalye ve konumlandırma problemleri ve kas-iskelet bel ağrısı bulunmaktadır. Bu yazıda preeklampsi ile komplike olan bir SMA olgusu sunuldu.

DERLEME
11. 
İskemik modifiye albüminin acil cerrahide kullanımı
The use of ischemia modified albumin in emergency surgery
Hüseyin Kadıoğlu, Levent Kaptanoğlu
doi: 10.5505/jkartaltr.2012.94809  Sayfalar 106 - 109
İskemik modifiye albümin 1990’lı yılların sonunda tanımlanmış ve koroner iskemide kullanılan bir moleküldür. İskemide erken dönemde kullanılabilir olması akut apandisit, boğulmuş fıtıklar, mezenterik iskemi gibi hastalılarda da kullanılabileceğini düşündürmüştür.

EDITÖRE MEKTUP
12. 
CyberKnife ile stereotaktik vücut radyoterapisi
Stereotactic body radiation therapy with CyberKnife
Alpaslan Mayadağlı, Mihriban Koçak, Naciye Özşeker, Kemal Ekici
doi: 10.5505/jkartaltr.2012.63644  Sayfalar 110 - 112
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale