E-ISSN : 2587-1404
ISSN    : 2587-0998

Hızlı Arama

SOUTHERN CLINICS OF ISTANBUL EURASIA - South Clin Ist Euras: 24 (1)
Cilt: 24  Sayı: 1 - 2013
ARAŞTIRMA MAKALESI
1. 
Manyetik rezonans görüntülenmesinde günübirlik anestezi uygulanan çocuk hastalarda tiyopental sodyum ve propofol anestezisinin konfor, derlenme skorları ve taburculuk sürelerinin karşılaştırılması
Comparison of comfort, recovery and discharge times of sodium thiopental and propofol anesthesia in pediatric patients who underwent outpatient anesthesia for magnetic resonance imaging
Cemil Adaş, Hilal Adaş, Gül Ergun, Neşe Aydın, Nurettin Kurt, Fethi Gül, Uygar Utku, Özcan Pişkin
doi: 10.5505/jkartaltr.2013.57704  Sayfalar 1 - 4
AMAÇ: Bu çalışmada manyetik rezonans görüntülenmesinde (MRG) günübirlik anestezi uygulanan çocuk hastalarda sodyum tiyopental ve propofol anestezisi karşılaştırıldı.
YÖNTEMLER: Bu çalışma MRG için sedasyon ihtiyacı olan 102 çocuk hasta üzerinde gerçekleştirildi. Hastalar randomize olarak iki gruba ayrıldı. 1. gruba tiyopental sodyum, 2. gruba ise propofol verildi.
BULGULAR: Toplam taburculuk süreleri, sedasyon indüksiyon zamanları, çekim esnasında hareketlilik oranları ve yan etki oranları karşılaştırıldı.
SONUÇ: MRG için sedasyon ihtiyacı olan çocuk hastalarda, tiyopental sodyum ile karşılaştırıldığında propofol grubunun belirgin olarak daha hızlı indüksiyon zamanı, daha hızlı derlenme zamanı ve daha kısa taburculuk zamanına sahip olduğu görüldü.

2. 
Korneal endotelyal disfonksiyonlu hastaların tedavisinde DSAEK (Descemet’s Stripping Automated Endothelial Keratoplasty) sonuçları
The outcomes of Descemet’s Stripping Automated Endothelial Keratoplasty (DSAEK) for corneal endothelial dysfunction
Oğuzhan Genç, Anıl Kubaloğlu, Yasin Çınar, Alime Sefer Güneş, Pınar Sorgun Evcili, Tuba Kabataş Çınar, Nurullah Bulut, Işıl Kutlutürk
doi: 10.5505/jkartaltr.2013.07742  Sayfalar 5 - 12
AMAÇ: Bu yazıda, endotel yetersizliği bulunan hastalarda DSAEK (Descemet’s Stripping Automated Endothelial Keratoplasty) ameliyatı sonuçları değerlendirildi.
YÖNTEMLER: DSAEK tekniği ile endotelyal keratoplasti yapılan 25 hastanın 25 gözü çalışmaya alındı. Ameliyat öncesi ve sonrası kontrollerde düzeltilmemiş görme keskinliği (DGK), düzeltilmiş en iyi görme keskinliği (DEGK), göz içi basıncı (GİB), merkezi kornea kalınlığı (MKK), endotel hücre yoğunluğu (EHY) ve komplikasyonlar kaydedildi.
BULGULAR: Ameliyat öncesi 19 (%76) gözde büllöz keratopati, 4 (%16) gözde Fuch distrofisi ve 2 (%8) gözde greft yetersizliği mevcut olup ortalama takip süresi 20.8±7.8 ay (6-36 ay) idi. DGK ameliyat öncesi 0.11±0.11 (el hareketi-0.3) iken, son kontrolde 0.52±0.23 (dağılım, 0.1-0.9) idi (p<0.05). DEGK ameliyat öncesi ortalama 0.12±0.12 (el hareketi-0.4), son kontrolde DEGK 0.65±0.26 (dağılım, 0.1-1.0) idi (p<0.05). Son kontrolde 20 (%75)
gözde DEGK görme keskinliği 0.3 ve daha iyiydi. Ameliyat öncesinde donör kornealarda ortalama EHY 2378.24±250.34 hücre/mm² idi. Birinci ay kontrollerde EHY 783.34±256.93 hücre/mm² (dağılım, 75-2017.43), son kontrolde 1671.98±235.54 hücre/mm² (dağılım, 1497.45-1954.34) idi. Ameliyat öncesi ortalama GİB 15.12±2.24 mmHg (dağılım, 11-21 mmHg), son kontrolde 14.83±1.34 mmHg (dağılım, 13-17 mmHg) idi. Ameliyat sonrası ilk kontrolde MKK 640.36±14.82 μ (dağılım, 624-678 μ) ve son kontrolde 639.54±15.76 μ (dağılım, 621-679 μ) idi.
SONUÇ: Korneal endotel patolojilerinde DSAEK cerrahisi etkili ve güvenilir bir yöntem olup teknikteki ilerlemelerle beraber sıklıkla uygulanabileceği tahmin edilmektedir.

3. 
Pulmoner kist hidatik olgularında kistlerin boyutları ve sayılarının önemi
The importance of size and number of cysts in pulmonary hydatid cyst patients
Şenol Ürek, Tuğba Coşgun, Levent Alpay, Mustafa Akyıl, Aysun Mısırlıoğlu, Çağatay Tezel
doi: 10.5505/jkartaltr.2013.37039  Sayfalar 13 - 18
AMAÇ: Çalışmamızda pulmoner kist hidatik nedeniyle ameliyat edilen olgular değerlendirildi ve gelecek dönemdeki hastalar için öngörü sahibi olabilmek amaçlandı.
YÖNTEMLER: 2006-2011 tarihleri arasında pulmoner kist hidatik nedeniyle ameliyat edilen 78 olgu geriye dönük olarak değerlendirildi, ameliyat öncesi ve sonrası parametreler karşılaştırılıp ilişkili olabilecek durumlar araştırıldı. Hastaların yaşı, hastalıklı tarafı, semptomları, ameliyat öncesi radyolojik bulguları özellikle kist boyutu veya ameliyat edilen kistlerin sayıları değerlendirerek hastaların ameliyat sonrası dönemleri (drenaj süresi, drenaj miktarı, hospitalizasyon süresi) hakkında öngörü sahibi olabilmek amaçlandı.
BULGULAR: Kist hidatik nedeniyle ameliyat edilen hastaların ortalama yaşı 33.7±17.1 idi. Kist boyutları ile yaş, drenaj miktarı ve süresi, hospitalizasyon süresi, morbidite oranı karşılaştırıldı. İstatistiksel olarak yalnızca hastanın yaşı ve kist boyutu arasında ters korelasyon tespit edildi. Kistlerin boyutları ve sayıları ile ameliyat sonrası morbiditeleri, hospitalizasyon süreleri, drenaj süreleri ve miktarları, Spearman’s rho test ile değerlendirildi. Yalnızca kist sayısı ve drenaj süresi arasındaki ilişki anlamlı bulundu (p=0.04).
SONUÇ: Akciğer kist hidatikleri için beklenildiği gibi erken yaş grubunda kist çapının daha büyük olduğu saptandı. Kist sayısı ve boyutlarının ameliyat komplikasyonlarını artırmadığı görüldü.

4. 
135° dinamik kalça çivisi ile tedavi edilen intertrokanterik femur kırıklarında tip-apeks mesafesi ölçümleri ve sonuçlara etkisi
Tip-apex distance measurements in patients with intertrochanteric femur fractures who have been treated with 135° dynamic hip screw and impact on outcomes
Kubilay Beng, Osman Lapçın, Sami Sökücü, Gökhan Özkazanlı, Yavuz Kabukçuoğlu, Atilla Sancar Parmaksızoğlu
doi: 10.5505/jkartaltr.2013.82687  Sayfalar 19 - 24
AMAÇ: İntertrokanterik femur kırığı (İTFK) nedeniyle 135°’lik dinamik kalça çivisi ile tedavi ettiğimiz hastalarda tip-apeks mesafesinin (TAD) ölçülerek sonuçlara etkisinin ve TAD değerinin sıyrılma oranlarını saptamada anlamlı bir tahmini değer olup olmadığının araştırılması amaçlandı.
YÖNTEMLER: 2000-2005 yılları arasında tedavi edilen 110 hasta (55 kadın, 55 erkek) araştırmaya alındı. Hastaların yaş ortalaması 69 idi. Kırıkların 20’si (%18) stabil, 90’ı (%82) instabil olarak değerlendirildi.
BULGULAR: Kyle sınıflamasına göre 1 tip 1, 19 tip2, 85 tip3, 5 tip4 kırık saptandı. Sıyrılma görülen hastaların yaş ortalaması 79 idi. Hepsinin kırıkları instabil kırıktı (Kyle tip 3). Tüm hastaların ortalama TAD değeri 21.9 mm bulundu. Hastalardan 3’ünde (%2.7) sıyrılma saptandı. Bu hastaların ortalama TAD değeri 36.08 idi. Bu değerin altındaki hiçbir hastada sıyrılma görülmedi.
SONUÇ: TAD değerinin hem çivinin konumu hem de derinliğini hesaba kattığı, böylece tek bir değer elde edildiği ve bu değerin daha önemli bir tahmini değer olduğu saptandı. Bununla beraber yine de tek belirteç olmadığı, bu değerle beraber kırığın stabil olması ve çivinin baş içindeki yerleşimi önemli bulundu.

5. 
Servikal disk protezi ve "peek cage" uygulaması yapılan hastalarda ağrı, özürlülük ve yaşam kalitesinin incelenmesi
Investigation of pain, disability level and quality of life in patients with cervical disc prosthesis and peek cage
Filiz Altuğ, Ali Yılmaz, Erdal Coşkun, Uğur Cavlak
doi: 10.5505/jkartaltr.2013.59389  Sayfalar 25 - 31
AMAÇ: Bu çalışmada, servikal disk patolojisi nedeniyle servikal disk protez cerrahisi uygulanan ve tek seviyede “peek cage” uygulaması yapılan hastaların erken dönemde ağrı
şiddeti, özürlülük durumu ve yaşam kalitesi incelendi.
YÖNTEMLER: Kronik boyun ağrısı nedeniyle tek seviyede servikal disk protez cerrahisi uygulanan 15 hasta ve “peek cage” uygulaması yapılan 15 hasta değerlendirildi. Demografik özelliklerin yanı sıra ağrı şiddeti Görsel Ağrı Skalası ile, özür durumu Boyun Özürlülük Göstergesi ve yaşam kalitesi SF-36 Yaşam Kalitesi Anketi ile değerlendirildi. Değerlendirmeler cerrahi öncesi ve cerrahi sonrasında 3. ayda tekrar edildi.
BULGULAR: Ağrı süresi ortalaması protez cerrahisi grubunda 41.00±35.15 ay ve “peek cage” grubunda 82.40±43.47 ay bulundu. İki grubun ağrı süresinde anlamlı farklılık bulundu
(p=0.008). Cerrahi sonrası 3. ayda istirahat ağrı değerleri gruplar arasında karşılaştırıldığında protez uygulanan grup lehine istatistiksel olarak anlamlılık (p=0.010) bulundu. Boyun Özürlülük Göstergesi cerrahi öncesi değerleri gruplar arasında
farklılık bulunmazken (p=0.076), cerrahi sonrasında Boyun Özürlülük Göstergesi puanları arasında anlamlı farklılıklar (p=0.008) bulundu. SF-36 Yaşam Kalite İndeksinin cerrahi
sonrası değerleri gruplar arasında genel sağlık (p=0.014), ağrı (p=0.040) ve fiziksel fonksiyon değerlerinde (p=0.001) protez cerrahisi uygulanan grup lehine anlamlı farklılıklar bulundu.
SONUÇ: Servikal disk patolojilerinde servikal disk protez cerrahisi erken dönemde daha hızlı bir şekilde fonksiyonel olarak geri dönüşü sağlamaktadır.

6. 
Sağlıklı term yenidoğanlarda ortaya çıkan belirgin hiperbilirubineminin tahmininde 6., 12. ve 24. saat bilirubin değerlerinin önemi
The predictive value of 6-12 hour and 24 hour bilirubin levels in determining significant hyperbilirubinemia among healthy term neonates
Gamze Özgürhan, Özgül Yiğit, Elif Ünver Korğalı, Meliha Aksoy Okan, Nevin Cambaz, Asiye Nuhoğlu, Nedim Samancı
doi: 10.5505/jkartaltr.2013.46547  Sayfalar 32 - 36
AMAÇ: Bu çalışmada, term bebeklerde 6-12. saat ve 24. saatteki bilirübin değerlerinin oluşabilecek belirgin hiperbilirübineminin göstergesi olup olmadığı değerlendirildi.
YÖNTEMLER: Çalışmaya sağlıklı, term hiperbilirübinemi tanısı alan yenidoğanlar alındı. Serum total bilirubin ölçümleri yaşamın ilk 6-12. saatleri arasında yapıldı. Takip eden günlerde 24, 48, 72 ve 96. saatlerde tekrarlandı. Olguların 6-12. saatler arasındaki ve 24. saatteki bilirubin değerleri ROC analizi ile belirgin hiperbilirubineminin göstergesi olup olmadığı açısından değerlendirildi.
BULGULAR: Çalışmada 134’ü (%48.5) erkek, 142’si (%51.5) kız 276 yenidoğan değerlendirildi. Klinik sarılık 240 (%86) olguda görüldü. Otuz yedi (%13.4) olguda belirgin hiperbilirubinemi
gelişti. 6.-12. saatler arasındaki 3.9 mg/dl’nin üzerindeki bilirubin değerleri %67.6 duyarlılık, %64.9 özgüllük ile (p<0.002) anlamlı bulundu. Pozitif prediktif değer %22.9, negatif prediktif değer %92.8 idi. 24. saatteki 7.7 mg/dl’nin üzerindeki bilirubin değerleri %78.4 duyarlılık, %77.8 özgüllük ile (p<0.001) anlamlı bulundu. Pozitif prediktif değer %35.4, negatif prediktif değer %95.9 idi. 24. saatteki bilirubin değerlerinin 6-12. saatler arasındaki bilirubin değerlerine göre belirgin hiperbilirubineminin göstergesi olmak açısından daha anlamlı olduğu tespit edildi.
SONUÇ: Erken taburcu edilen yenidoğanlarda 24. saatteki bilirubin değerleri ileriki günlerde gelişebilecek belirgin hiperbilirubineminin göstergesi olarak anlamlı bir ölçüttür.

7. 
Diyabetik ayak ülserinde diyabetik retinopati ve nöropati ilişkisi
Relationship between diabetic retinopathy and neuropathy in diabetic foot ulcers
Serkan Akçay, Cemal Kazımoğlu, İsmail Safa Satoğlu, Ahmet Kurtulmuş, Fırat Erpala
doi: 10.5505/jkartaltr.2013.19327  Sayfalar 37 - 41
AMAÇ: Bu çalışmada, diyabetik ayak ülseri gelişen hastalardaki diyabetik retinopati ile nöropati sıklığı ve birlikteliği araştırıldı.
YÖNTEMLER: Diyabetik ayak konseyine diyabetik ayak ülseri tanısıyla başvuran ve cerrahi debridman tedavisi önerilen hastalar çalışmaya alındı. Yara iyileşmesi süresince, düzenli takipleri olan 43 hasta (10 kadın, 33 erkek) çalışmaya alındı. Diyabetik retinopati, bağımsız komorbiditeler (hipertansiyon, hiperlipidemi), sigara kullanım alışkanlıkları, diabetes mellitus tanı alma süreleri kaydedildi. Diyabetik ayak ülserleri Wagner-Meggit sınıflamasına göre sınıflandırıldı.
BULGULAR: Diabetes mellitus tanısı ile takip süresi ortalama 11.46 (2-30) yıl idi. Klinik takip süresi ortalama 135.3 (33-285) gündü. Özellikle diyabetik retinopatili olgularda, diyabetik nöropati görülme sıklığı (%66.7) ve diyabetik nöropatili olgularda, diyabetik nöropati görülme sıklığının (%64.3) birbirine çok yakın oranlar olduğu görüldü. Bu durum, diyabetik ayak ülseri gelişen hastalarda özellikle nöropatik yaralarda nöropati ile retinopati arasında güçlü bir ilişki olduğunu gösterdi.
SONUÇ: Diyabetik ayak ülserinin, gerek yarattığı morbidite gerekse alt ekstremite amputasyonunun en önemli nedeni olduğu göz önüne alındığında, diyabetik retinopati ve diyabetik ayak taramalarının erken tanısı ve önleyici tedaviyi yönlendirmesi açısından önemli olduğunu düşünmekteyiz.

OLGU SUNUMU
8. 
Renal transplantasyon sonrası gebelik: Olgu sunumu
Pregnancy after renal transplantation: Case report
A Yasemin Karageyim Karşıdağ, Gökçe Anık İlhan, Esra Esim Büyükbayrak, Bülent Kars, Meltem Pirimoğlu, Gülay Dalkılıç, Orhan Ünal, Cem Turan
doi: 10.5505/jkartaltr.2013.55707  Sayfalar 42 - 45
Son evre renal hastalıkta gebelik nadir bir durumdur. Renal transplantlı hastalarda başarılı bir gebelik sağlanabilir ancak anne ve fetus için birçok risk mevcuttur. Bu hastaların dikkatli bir şekilde takibi yapılmalıdır; nefroloji, obstetrik ve neonatoloji uzmanları ile multidisipliner bir yaklaşım uygulanmalıdır. Bu yazıda, 31 yaşında 6 yıldır renal transplante böbrek taşıyan bir gebe hasta sunuldu. Otuz beşinci gebelik haftasında erken membran yırtılması ve primipar makat prezentasyon endikasyonuyla sezaryen seksiyo ile 2070 gr sağlıklı bir erkek bebek doğurtulmuştur.

9. 
Wassel tip III polidaktilide modifiye Bilhaut–Cloquet yöntemi ile onarım
Modified Bilhaut-Cloquet procedure for Wassel type III polydactyly of the thumb
Afet Öncel, Serdar Toksoy
doi: 10.5505/jkartaltr.2013.49379  Sayfalar 46 - 49
Polidaktili sindaktiliden sonra üst ekstremitenin en sık görülen doğumsal anomalisidir. Preaksiyel (radial) polidaktili en sık görülen alt grubudur ve her 3000 canlı doğumda bir görüldüğü bildirilmiştir. Radial polidaktili tedavisinde temel olarak iki cerrahi yaklaşım vardır: Biri duplike başparmaklardan birinin ablasyonu ve gerekirse diğer parmağın rekonstrüksiyonu, diğeri ise Bilhaut-Cloquet yöntemi veya modifikasyonlarıdır. Bu olgu sunumundaki amacımız aşırı deforme Wassel tip 3 polidaktilide metakarpofalangeal eklem hareketini ve proksimal falanksı korumak ve güçlendirmek için modifiye Bilhaut-Cloquet yönteminin uygun bir tercih olduğunu vurgulamaktır.

10. 
Akrep sokması nedeniyle ölüm: Çocuk olgu sunumu
Death due to scorpion sting: Child case report
Ali Karakuş, Vefik Arıca, Tanju Çelik, Murat Tutanç, Cem Zeren, Seçil Günher Arıca
doi: 10.5505/jkartaltr.2013.29292  Sayfalar 50 - 53
Akrep sokması ciddi, hayatı tehdit edebilen acil bir durumdur ve özellikle çocukluk çağında ölümcül olabilir. Akrep venomunun etkisiyle kalp, solunum ve sinir sistemi ile ilgili komplikasyonlar görülebilir. Tedavide kullanılan antivenomun ve diğer ilaçların kullanımı ve kesin endikasyonları hala tartışmalıdır. Bu çalışmada dört yaşında akrep sokması sonucu ölen bir çocuk olguda etyolojik faktörler ve tedavi yöntemleri tartışıldı.

11. 
Mikst Merkel hücreli karsinom ve skuamöz hücreli karsinom: Olgu sunumu
Mixed Merkel cell carcinoma and squamous cell carcinoma: Case report
Dinç Süren, Ruksan Elal, Mustafa Yıldırım, Arsenal Sezgin, Murat Şedele, Cem Sezer
doi: 10.5505/jkartaltr.2013.69782  Sayfalar 54 - 59
Merkel hücreli karsinom derinin küçük hücreli karsinomu olarak da bilinen malign kutanöz nöroendokrin bir tümördür. Seyrek tanı alan bu kanserin yüksek lokal nüks, bölgesel lenf nodu metastazı ve uzak metastaz eğilimi yanı sıra mortalite oranı da yüksektir. Bu sebeplerden dolayı immünohistokimyasal çalışmalar ile kesin olarak tanınması veya tanının dışlanması gereklidir. Bu yazıda nadir görülmesi nedeniyle mikst Merkel hücreli karsinom ve skuamöz hücreli karsinom tanılı olgu güncel literatür eşliğinde tartışıldı.

12. 
Çocukta ve gebede komplikasyonlu Meckel divertikülleri: İki olgu sunumu
Complicated Meckel’s diverticuls in a child and a pregnant: Two case reports
Oğuzhan Dinçel
doi: 10.5505/jkartaltr.2013.46872  Sayfalar 60 - 63
Meckel divertikülü gastrointestinal sisteminin en sık izlenen doğumsal anomalisidir. Omfalomezenterik kanalın intrauterin 5-7. haftada kapanmaması sonucunda oluşmaktadır. Meckel divertikülü sadece komplikasyon geliştiğinde semptomlu hale gelir. Erişkinlerde nadir olarak radyolojik görüntüleme veya laparatomi sırasında saptanabilmektedir. Bu yazıda gebe ve çocuk hastada komplikasyon gelişmiş iki ayrı Meckel divertikülü olgusu sunuldu.

13. 
Metastatik akciğer kanserini taklit eden kist hidatik olgusu
A case of hydatid cyst mimicking metastatic lung cancer
Tülin Durgun Yetim, Ayşen Taslak Şengül, Yasemin Bilgin Büyükkarabacak
doi: 10.5505/jkartaltr.2013.80764  Sayfalar 64 - 67
Akciğer kist hidatiği, akciğer kanseri gibi malign hastalıkların yanısıra tüberkülöz gibi enfeksiyoz ya da benign patolojiler gibi görünebilmektedir. Radyolojik olarak, akciğer kist hidatiğinin başta maligniteler olmak üzere birçok akciğer patolojisini taklit edebileceği akıldan çıkartılmamalıdır. Ameliyat öncesi dönemde ayırıcı tanısına yönelik gerekli incelemeler yapılmalıdır. Biz de bu nedenle 31 yaşındaki metastatik akciğer kanseri düşündüğümüz akciğer kist hidatik olgusunu sunmayı amaçladık.

DERLEME
14. 
Konjenital özofagus malformasyonları
Congenital malformations of the esophagus
Serdar Evman, Recep Demirhan
doi: 10.5505/jkartaltr.2013.05668  Sayfalar 68 - 72
Özofagusun konjenital anomalileri geniş bir deformite grubunu içermektedir. Bu malformasyonlar, genellikle embriyolojik hayatın 6-7. haftaları arasında, primitif ön bağırsağın tomurcuklanma, başkalaşma veya ayrılma evresindeki defekt sonucu ortaya çıkmaktadır. Tanısı için öncellikle klinik şüphe ve detaylı bir fizik muayene, ardından da gerekli radyolojik ve endoskopik görüntüleme yöntemleri kullanılabilir. Tedavinin temelinde ise malformasyonlu özofagus segmentinin rezeksiyonu ve/veya rekonstrüksiyonu yer almaktadır.

LookUs & Online Makale