INTRODUCTION: The present study is a comparison of results in patients with pathological nipple discharge (PND) who underwent microductectomy and those who underwent major duct excision (MDE).
METHODS: This study included patients who underwent surgery in the clinic due to PND between October 2015 and October 2011. Data were collected via retrospective chart review. The patients were divided into 2 groups according to the type of surgery (Group Micro and Group Major). The demographic characteristics of the patients, the character of the discharge, preoperative imaging findings, preoperative cytological findings, postoperative pathological findings, and follow-up results were analyzed.
RESULTS: The records of a total of 78 patients were examined. Group Micro comprised 57 patients, and 21 were included in Group Major. The most frequently observed lesion in both groups was papillomatous lesion without atypia (Group Major: n=8, 38.1% and Group Micro: n=26, 45.6%). Premalignant lesion was detected in 17 patients (atypical ductal hyperplasia, papillomatous lesion with atypia, ductal carcinoma in situ, intraductal papillary carcinoma). Although the number of patients with a premalignant lesion in Group Major was greater than that seen in Group Minor, the difference was not significant (n=11, 19.3% and n=6, 28.6%, respectively; p=0.3).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Conventional imaging and cytology techniques are usually insufficient in the diagnosis of PND. Therefore, surgery is frequently required in these patients. Microductectomy or MDE may be selected as the preferred surgical procedure. In this study, the results of the 2 procedures were found to be similar.
GİRİŞ ve AMAÇ: Patolojik meme başı akıntısı nedeni ile tanı ve tedavi amaçlı mikroduktektomi yapılan hastalar ile majör duktus eksizyonunu(MDE) yapılan hastaları karşılaştırmayı amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Ekim 2011 ile Ekim 2015 tarihleri arasında, kliniğimizde patolojik meme başı akıntısı sebebiyle opere edilen hastalar dahil edildi. Veriler, hasta dosyaları incelenerek geriye dönük olarak toplandı. Hastalar yapılan cerrahi işleme göre iki gruba ayrıldı (mikrodukdektomi yapılan hastalar Grup Mikro, MDE yapılan hastalar ise Grup Majör). Çalışmamızda incelenen veriler, hastaların demografik özellikleri, akıntının karakteri, ameliyat öncesi görüntüleme bulguları, ameliyat öncesi sitolojik bulgular, ameliyat sonrası patolojik bulgular ve takip sonuçları şeklinde idi.
BULGULAR: Toplam 78 hastanın 57’sine mikroduktektomi, 21’ine ise MDE uygulandı. Çalışmamızda her iki grupta da en sık saptanan lezyonlar atipi içermeyen papillamatöz lezyon veya lezyonlardı(sırasıyla,n=8,%38,1 ve n=26,%45,6). Çalışmamızda toplam 17(%21,8) hastada malignite potansiyeli taşıyan(atipik duktal hiperplazi, atipi içeren papillamatoz lezyon/lar, DCIS, intraduktal papiller karsinom) lezyon tespit edildi. Her ne kadar Grup Majör’de malignite potansiyeli taşıyan lezyonlu hasta sayısı Grup Minör’e oranla fazla bulunmuş olsada(n=11,%28,6 karşın n=6,%19,3) aradaki fark istatistiksel olarak anlamlılık göstermedi(p=0,3).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Meme başı akıntılarının tanısında klasik görüntüleme yöntemleri ve sitoloji yeterli olmayıp negatif olsalar dahi hastalara cerrahi önerilmelidir. Seçilecek cerrahi prosedür mikroduktektomi veya major duktus eksizyonu olabilir. Nitekim bizim çalışmamızda da her iki prosedürün malignite tespit etme oranları arasında istatistiksel anlamlı fark saptanmamıştır.