INTRODUCTION: In patients admitted to burn intensive care units (ICUs), increase the need for blood transfusions. In parallel with prolonged ICU stays, the risk of bloodstream infections (BSIs) also increases. This study aims to examine the relationship between transfusion and BSIs and to promote the practice of restrictive transfusion.
METHODS: 158 patients with severe burns (≥20% total body surface area) were treated in the burn ICU of our hospital over five years. The hemoglobin (Hb) threshold for restrictive transfusion was defined as 7 g/dL, while for liberal transfusion it was set at 10 g/dL.
RESULTS: Of the 158 patients included in the study, 17.7% (n=28) were female. The mean age of the patients was 41±15 years. The average total body surface area (TBSA) burned was 42.7±17% (range: 20–92%). The causes of burns were flame in 79.2% (n=125), electricity in 10.1% (n=16), boiling water in 7% (n=11), hot oil and steam in one patient each (0.6%), and chemicals in 2.5% (n=4). A statistically significant relationship was found between the total number of transfusions and burn percentage, length of stay in the burn ICU, number of escharotomy procedures performed, final hemoglobin (Hb), white blood cell (WBC) count, and number of fresh frozen plasma (FFP) units (p<0.05). Restrictive transfusion was adopted in 72.5–86.8% of erythrocyte suspension (ES) transfusions. Among the BSIs, the most commonly isolated pathogens were coagulase-negative staphylococci (CNS) in 28.5% (n=45), A. baumannii in 19.6% (n=31), and P. aeruginosa in 12.7% (n=20). A statistically significant association was found between the number of transfusions and the presence of CNS and P. aeruginosa isolates (p<0.05), whereas no such association was found with A. baumannii (p>0.05). The rate of BSIs caused by Candida species was 4.5% (n=7).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Were commend a restrictive transfusion strategy in burn ICU patientsto minimize transfusion-related reactions and BSI risk while ensuring optimal patient support.
GİRİŞ ve AMAÇ: Yanık yoğun bakım ünitelerine (YBÜ) yatırılan hastalarda kan transfüzyonu ihtiyacını artırmaktadır. Uzun süreli yoğun bakımda kalmayla paralel olarak kan dolaşımı infeksiyonları (KDİ) riski de artmaktadır. Bu çalışma, transfüzyon ve BSI arasındaki ilişkiyi incelemeyi ve kısıtlayıcı transfüzyon uygulamasını teşvik etmeyi amaçlamaktadır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Hastanemizin yanık yoğun bakım ünitesinde beş yıl boyunca ciddi yanıkları (toplam vücut yüzey alanının %20’sinden fazla) olan 158 hasta tedavi edildi. Restriktif transfüzyon için hemoglobin (Hb) eşiği 7 g/dL, liberal transfüzyon için ise 10 g/dL olarak belirlendi.
BULGULAR: Çalışmaya dahil edilen 158 hastanın %17.7’si (n=28) kadındı. Hastaların yaş ortalaması 41±15 yıldı. Yanık toplam vücut yüzey alanı (TBSA) ortalaması %42.7±17 (aralığı: %20-92) idi. Yanık nedenleri %79.2’sinde (n=125) alev, %10.1’inde (n=16) elektrik, %7’sinde (n=11) kaynar su, birer hastada (n=0.6) sıcak yağ ve buhar ve %2.5’inde (n=4) kimyasal maddelerdi. Hastaların %11.4’ünde (n=18) kısmi kalınlıkta yanık, %69’unda (n=109) karışık derinlikte (kısmi/tam kalınlıkta) yanık ve %19.6’sında (n=31) tam kalınlıkta yanık mevcuttu. Toplam transfüzyon sayısı ile yanık yüzdesi, yanık yoğun bakım ünitesinde kalış süresi, gerçekleştirilen eskaratomi sayısı, son hemoglobin (Hb), beyaz kan hücresi (WBC) sayısı ve taze dondurulmuş plazma (TDP) ünitesi sayısı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0.05). Eritrosit süspansiyonu (ES) transfüzyonlarının %72.5-86.8’inde kısıtlayıcı transfüzyon uygulanmıştır. KDİ’ler arasında en sık izole edilen patojenler %28.5 (n=45) oranında koagülaz negatif stafilokok (KNS), %19.6 (n=31) oranında A. baumannii ve %12.7 (n=20) oranında P. aeruginosa olmuştur. Transfüzyon sayısı ile KNS ve P. aeruginosa izolatlarının varlığı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunurken (p<0.05), A. baumannii izolatları arasında böyle bir ilişki bulunmadı (p>0.05). Candida türlerinin neden olduğu BSI oranı %4.5 (n=7) idi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Yanık yoğun bakım hastalarında transfüzyonla ilişkili reaksiyonları ve KDİ riskini en aza indirirken optimum hasta desteğini sağlamak için kısıtlayıcı bir transfüzyon stratejisi öneriyoruz.