E-ISSN : 2587-1404
ISSN    : 2587-0998

Hızlı Arama

SOUTHERN CLINICS OF ISTANBUL EURASIA - South Clin Ist Euras: 1 (4)
Cilt: 1  Sayı: 4 - 1990
ARAŞTIRMA MAKALESI
1.
SEGMENTER PANKREAS OTOTRANSPLANTASYONU YAPILAN KÖPEKLERDE EKZOKRİN DİVERSİYON YÖNTEMLERİ
C Yeğen, Ö Aktan, H Döşlüoğlu, N Okboy, N Baykan, R Yalın, Y Göğüş
Sayfalar 197 - 199
Segmenter pankreas ototransplantasyonu yapılan köpeklerde ekzokrin diversiyon yöntemlerini karşılaştırmak için planlanan bu çalışmada ikişer köpekten oluşan 3 grup deney yapılmıştır. Birinci grupta greft retroperitoneal yerleştirilmiş ve kanalı bağlanarak kapatılmıştır. İkinci grupta greft yine retroperitoneal olarak yerleştirilmiş fakat kanalı açık bırakılmıştır. Üçüncü grupta greft intraperitoneal yerleştirilmiş ve kanalı açık bırakılarak serbest drenajı sağlanmıştır. Her üç grupta da vaskülarizasyon femoral arter ve venin kullanılması ile yapılmıştır. İki ay gözlenen köpeklerin greftlerinden yapılan histolojik incelemelerde birinci grupta yaygın fibrozis, ikinci grupta pankreatik inflamasyon ve trombozis, üçüncü grupta ise normal histolojik bulgular tespit edilmiştir. Sonuç olarak deneysel pankreas ototransplantasyonu yapılan köpeklerde intraperitoneal açık kanal uygulamasının kolay yapılabilir ve güvenli bir yöntem olduğu kanaatine varılmıştır.

2.
ÜLKEMİZDE ASTMA'NIN EPİDEMİYOLOJİK GÖRÜNÜMÜ
Yaşar Yılmazkaya, Fevzi Güneş
Sayfalar 200 - 206
Astma bronşiale en çok görülen akciğer hastalıklarından biridir. Son yıllarda hastalığın nedenleri ve tedavisi konularında önemli gelişmeler sağlanmasına karşın görülme sıklığı azalmamış, aksine artmıştır. Astma hastalığının görülme sıklığı prevalansı doğal seyriyle ilgili pek çok araştırma yapılmışsa da hastalığın tanımlamasında tek tip kriter kullanılmayışı sonuçların güvenilirliğini azaltmaktadır. Astım prevalansıyla ilgili Türkiye'de yapılan çalışmalar çok az hatta hiç denecek kadardır. Toplum genelinde yaygınlığı düşünülerek Türkiye'de 5 milyondan fazla kişide astma olduğu kabul edilebilir bir düşüncedir. Kliniğimize, polikliniklerimize son 5 yıllık süre içinde başvuran 54.250 kişiden astma bronşiale tanısı konulan 5.657 hastanın veri ve sonuçlarına göre bir çalışma yapıldı. Bu çalışma da astmanm Türkiye'deki illere göre dağılımı, yaşa göre dağılımı, kadın-erkek oranı, mesleksel durumları, IgE seviyeleri ve katılım ilişkileri araştırıldı ve çıkan sonuçlar değerlendirildi.

3.
VİRAL HEPATİTLİ OLGULARDA SERUM PREALBUMİN DÜZEYLERİ
Işık Türkalp, Günay Gözüm, Mualla Ayyıldız
Sayfalar 207 - 208
Bu çalışma viral hepatitli olgularda serum prealbumin düzeylerini saptamak ve bu düzeylerin viral hepatitin tanısındaki değerini araştırmak amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla 38 viral hepatitli olguda ve 32 sağlıklı kontrol olgusunda serum prealbumin düzeyleri, serum AST, ALT, GGT, ALP, total protein, albumin, total bilirubin ve direkt bilirubin düzeyleri ile birlikte tayin edilmiştir. Kontrol grubunda prealbumin düzeyleri 19.10-37.50, 28.96±6.18 mg/dl (Ortalama±SD) olarak bulunmuştur. Oysa viral hepatitli olgularda 3.3-23.0,9.60±7.06 mg/dl olarak bulunmuştur. Akut viral olgularda kontrol grubuna kıyasla serum prealbumin seviyelerinde belirgin bir düşme saptanmıştır. Bu düşme istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.001). Viral hepatitli olgularda hastalığın başlangıç döneminde serum prealbumin düzeylerinde saptanan düşme, tayin edilen diğer parametrelerde görülen değişmelerle uyumludur. Bu çalışma ile elde edilen verilerden serum prealbumin tayinlerinin akut viral hepatitin tanısında yararlı olabileceği kanısına varılmıştır.

4.
KAYAK YARALANMALARI, NEDENLERİ VE ÖNLENMESİ
THE REASONS AND PREVENTIONS OF SKI INJURIES
Bilge Aykurt, Muzaffer Aykurt
Sayfalar 209 - 214
Ülkemizde hafta sonlarında 10-15 bin kişi kayak yapmaktadır. Yirmibeş yıldan beri çalışmalar yaptığımız bu spor dalında görülen yaralanmaların nedenleri, muayene ve tedavi esnasında yaralanan kayakçılara ve ayrıca da kayak görevlilerine çeşitli sorularla ve alınan cevaplarla araştırıldı. Yirmi yıl süren ve 585 kayakçı üzerinde yapılan araştırmalardan sonra yaralanma nedenleri ülkemiz için şöyle saptandı: Kayak Bağlamalarının ayarlanmaması ve öneminin anlaşılmaması, kayak öğretmeninden öğrenilmemesi, kayağın kişiye uygun olmaması, kiralık ve emanet kayakla kayılması, aşırı yorgunluk, ayakkabı uygunsuzluğu, kayak pistinin dikliği, kontrolsüz hızlanma, pist dışında kayma, hava ve kar koşullan, Uluslararası Kayak Federasyonu (F.I.S.) kurallarına uymama, pistteki çukur ve tümsekler, fiziksel güç uygunsuzluğu ve çarpışmadır. Kayak yaralanmalarının olmaması için gerekli koruyucu önlemler nedenlere göre ayrıntılı olarak anlatıldı ve kayakçılara önerilerde bulunuldu.
In our Country about fifteen thousands people ski at the weekend in winter in some ski center. We observed the skiers, on the ski areas and we made interviews with injured skiers, in some ski centers to determine the reasons of the ski injuries. In our investigations, we found the reason of the ski injuries as follows: Poor adjustment of ski boot bindings, lack of education and experience of skiers, unsuitable ski length and ski boots, exhaustion (greatly fatigued), sloping and irregular ski areas, fartness (high speed), poor snow condition such as icy, hard snow, wet snow, not to obey skiing and Federation of International Ski rules, poor physical fitness and being untrained. As a result of our investigation we determined necessary precautions.

5.
AKUT MİYOKARD İNFARKTÜSÜNDE İNTRAVENÖZ STREPTOKİNAZ UYGULAMASI VE ÖNEMİ
Özgür Şamilgil, Ali Yayla, Selahattin Ertürk, Birsel Kavaklı
Sayfalar 215 - 220
Son yıllarda Akut Miyokard İnfarktüsünde (AMİ), trombolitik ajanlar birçok geniş, randomize, kontrol gruplu çalışmalar ile değerlendirilmiş ve önemli oranda mortaliteyi azalttıkları doğrulanmıştır. AMİ'de daha önce hiçbir farmakolojik girişim, bu hastalığın doğal seyrini bu kadar sürekli ve güçlü olarak değiştirmemiştir. Trombolitik ajanların tıkayıcı koroner trombüsü çözerek önceden iskemik olan miyokarda kan akımını yeniden sağladığı gösterilmiştir. Ciddi klinik araştırmalar trombolitik tedavinin potansiyel nekrotik miyokardı kurtardığını, residüel sol ventrikül fonksiyonlarını düzelttiğini ve önemlisi, transmural miyokard infarktüslü hastalarda hastane içi mortaliteyi azalttığını ortaya çıkarmıştır. Yalnızca periferik intravenöz bir yol gerektiğinden, bu tedavi erkenden, çok değişik mekanlarda (acil servibulans, helikopter veya ev) ve rölatif olarak düşük bir maliyetle uygulanabilir. Şimdiye kadar en büyük uluslararası tecrübe düşük maliyeti ve mortaliteyi azaltıcı etkisi, birçok büyük çalışmada gösterildiği için streptokinaz (SKZ) üzerinde birikmiştir. Bu çalışma halen trombolitik ajanların kullanımının, sadece kardiyoloji merkezleriyle sınırlı kaldığı Türkiye'de, Devlet Hastaneleri'nde de kullanılabilirliğini araştırmak için yapıldı. Çalışmaya alınan 17 vaka, yaş, cinsiyet, geliş ağrısı, risk faktörlerinin dağılımı ve infart lokalizasyonlarının dağılımı açısından istatistiksel anlamlı fark bulunmayan 13 kişilik 1992 Ocak-Nisan dönemindeki "eski hasta grubu" ile karşılaştırıldı. Streptokinaz grubunda sık ventriküler erken atımlar (Lown ve Wolf a göre class 4b ve üzer) (p<0.05); supraventriküler taşıkardi (p<0.05); bradikardi (p<0.0); dal ve fasikül blokları (p<0.02); post infarktüs angina (p<0.02) istatistiksel anlamlı olarak az rastlandı. SKZ grubunda konjestif kalp yetersizliği %11.7, eski grupta %23, mortalite ise sırasıyla %5.3 olarak daha düşük bulundu, buna karşın istatistiksel anlamlılık göstermedi. SKZ grubunda gelişte dal ve fasikül bloğu mevcut olan 3 hastanın 3'ünde de bloklar tedaviyle kayboldu. Ortalama 2. aylarında koroner anjiografi yaptırılan 5 hastanın 5'inde de infarktan sorumlu arter açık olarak bulundu. Sonuç olarak AMİ'nin erken prognozuna çok olumlu etkileri olan benzerlerine göre nispeten ucuz olan streptokinaz tedavisinin Türkiye'de Kardioloji merkezleri dışında kullanımı kolay güvenilir ve gerekli tedavi rejimi olduğu gözlemlenmiştir.

6.
PLEURAL EFFÜZYONLARIN TANI VE TAKİBİNDE ULTRASONOGRAFİNİN ÖNEMİ
A Özgüner, M İnalhan, O Oran, E Akgün, E Tutar
Sayfalar 221 - 222
Pleural effüzyonlu vakaların tanı ve niteliğinin belirtilmesinde ultrasonografi'nin etkinliğini araştırmak amacı ile 24 (Yirmidört) hasta incelendi. Sonuçta PA ve lateral akciğer grafilerinin göstermekte yetersiz kaldığı olgularda U.S.'nin daha kesin ve ayrıntılı bir yöntem olduğu görüldü.

7.
ÇOCUKLARDAKİ EKSTRENSEK ASTMANIN İMMUNOTERAPİSİNDE EV TOZU AKARLARI (D.PTERONYSSİNUS, D.FARİNAE)'NIN SPESİFİK IGG4'LERLE DEĞERLENDİRİLMESİ (ÖN RAPOR)
Leyla Tural, Mualla Ayyıldız
Sayfalar 223 - 225
Astım bronşiyale tanısı konan 44 çocuk hastanın spesifik immunoterapisi yapıldı. Spesifik immunoterapi yapılan hastaların bu tedaviden in vitro olarak yararlandıklarını araştırmak için bir çalışma yapılmasına başlandı. İki yıl süreli ve altı aylık aralıklarla yapılan tetkiklerde tedavi sonucunu değerlendirmek amacıyla ev tozu akarlarından Dermatophoides Pteronyssinus (MI) ve dermatophoides Farinea (M2) gibi akarlara karşı blokan antikor olarak adlandırılan spesifik IgG4 değerleri araştırıldı. Bu çalışma sonunda spesifik immunoterapide spesifik IgG4 değerlerinin ilk altı ayda in vitro olarak yeterli bir değerlendirme olmadığı sonucuna ulaşıldı.

8.
AKTİF VE KRONİK TÜBERKÜLOZLU HASTALARDA TEDAVİ ÖNCESİ VE İKİ AYLIK TEDAVİ SONRASI İMMÜN GLOBULÜN DEĞERLERİ
Rahmi Irmak, Ahmet Ilgazlı, Ali Yayla, Sevim Ak
Sayfalar 226 - 228
M. Tuberkulosis ile ilk defa ve daha önce karşılaşan bireylerde 2 ay 4'lü günlük tedavi öncesi ve tedavi sonrası immün cevabı araştırıldı. Aktif olgularda tedavi sonrası IgG ve IgM'in %16 daha fazla yükseldiği IgA'nın ise değişmediği tespit edildi. Kronik vakalarda ise tedavi sonrası IgG, IgM ve IgA'nın %6.6 oranında daha fazla yükseldiği saptandı.

9.
POPLİTEAL KİSTLERİN İNCELENMESİNDE ULTRASONOGRAFİNİN DEĞERİ
Muraz Üzel, Muzaffer Yıldız, Sırrı Aksu, Ayhan Baran, Nevzat Aydoğdu, Mustafa Çetin, Ekmel Yorgancıgil
Sayfalar 229 - 233
Ultrasonografi güvenilir, invaziv olmayan, çabucak yapılabilen, hastalar tarafından kolayca kabul edilen, iyonize edici ışın kullanılmayan, etkili ve diğer herhangi bir görüntüleme sistemi ile karşılaştırıldığında pahalı olmayan bir görüntüleme sistemidir. Kas-iskelet sistemine ait patolojilerin tanısında yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Ultrasonografinin popliteal mesafedeki şişliklerin değerlendirilmesinde kullanılması erken tanıya yardımcı olmaktadır. Alt ekstremitede popliteal kistler ve popliteal arter anevrizmalarının ayırıcı tanısında özellikle yararlanılmaktadır. 1990-1991 yılları arasında Kartal Devlet Hastanesi 2. Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği'ne başvuran 8 hasta ile ilgili bu çalışmada popliteal kistlerin değerlendirilmesinde ultrasonografinin uygulanışını gözden geçirdik. Bu konuda da ultrasonografinin, ayırıcı tanı ve tedavide oldukça etkili ve tercih edilebilecek bir yöntem olduğu gözlendi.

10.
DİCK YÖNTEMİ İLE İNSİZYONEL HERNİLERİN ONARIMI
REPAIR OF INCISIONAL HERNIAS WITH
Yıldırım Gülhan, Zeki Memiş, Lokman Eldem, Necmi Kurt, Faik Çelik, Mustafa Gülmen
Sayfalar 234 - 236
Kısaca, Ekstraperitoneal, iki katlı fasya takviyesi diye tanımlanabilen "Dick Yöntemi" ile 44 olguda insizyonel herni onarımı yapıldı. Ortalama 58 ay takip edilen olguların 1 tanesinde (%2,3) nüks görüldü. Mortalite 0'dır. Peritonu açmama, her tip keşide ve her büyüklükte defekte uygulanabilmesi, maliyet yükü getirmemesi ve teknik güçlüğünün olmaması gibi avantajlara sahip Dick yöntemi'nin, insizyonel herni onarımında etkili bir yöntem olduğu sonucuna varılmıştır.
44 patients, have been treated with Dick method which is extraperitoneal double stranded suture technic in the repair of the incisional hernias. The patients have been followed about 58 months. Only one of them in this group (%2.3) has been relapsed. Mortality rate was zero (%0). In Conclusion; Dick Metod has advantage in the incisional hernia repairing, such as without opening the peritoneum, usefulness in all types of the suture lines and all types of defects and also cost effective for the patient.

OLGU SUNUMU
11.
MULTİKİSTİK DİSPLAZİK BÖBREK HASTALIĞI (BİR OLGU TAKDİMİ)
A Özgüner, M İnalhan, E Tutar, O Oran
Sayfalar 237 - 239
Tekrarlayan kusma atakları olan ve rehidratasyon ile klinik ve lab. bulguları kısa sürede düzenlenen hastaya yapılan ayrıntılı incelemeler sonucu sol MKDB hastalığı saptandı. Literatürde destekler açıklama olmamasına rağmen, MKDB'nin kusma nöbetleri ile bir ilişkisinin olup olmayacağı sorusu ortaya çıktı. Sol nefrektomi uygulanan hastada kusma atakları sıklığı ve şiddetinde belirgin bir azalma oldu.

12.
SEREBRAL AMİLOİD ANJİYOPATİ'YE BAĞLI İNTRASEREBRAL KANAMALAR
Sevinç Aktan, Canan Aykut, Önder Us
Sayfalar 240 - 242
Serebral Amilod Anjiyopati (SAA), kortikal ve leptomeningeal arter ve arteriollerde, amiloid depolanması ile karakterize klinikopatolojik bir durumdur. Genellikle ileri yaşlarda ve demansı olan hastalarda görülür. Amiloid depolanma, damarların media ve adventisyası içindedir. Amiloid depolanma sonucu damar duvarında fibrinoid nekroz, küçük anevrizmal oluşumlar, sereb, infarkt ve intraserebral kanamalar oluşur. Bilgisayarlı Beyin Tomografisi (BBT) ile tipik olarak yüzeyel yerleşimli, sınırları düzensiz, çevresi ödemli kanama görülür. Bu yazıda, BBT ile lober hematom saptanan, ileri yaşta, normotensif 5 hasta incelendi. Hastaların tümünde kognitif fonksiyon kaybı vardı.İleri yaşta, normotensif ve demansiel bulguları olan hastalarda intraserebral kanama nedenleri arasında SAA mutlaka gözönüne alınmalıdır.

DERLEME
13.
ÜST GASTROİNTESTİNAL VARİS DIŞI KANAMALAR VE ENDOSKOPİK TEDAVİSİ
Lütfi Değirmencioğlu
Sayfalar 243 - 245
Makale Özeti |Tam Metin PDF

14.
AFLATOKSİNLER VE KANSER
L Afrasyap
Sayfalar 246 - 250
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale