E-ISSN : 2587-1404
ISSN    : 2587-0998

Hızlı Arama

SOUTHERN CLINICS OF ISTANBUL EURASIA - South Clin Ist Euras: 1 (1)
Cilt: 1  Sayı: 1 - 1990
ARAŞTIRMA MAKALESI
1.
Kronik Obstruktif Akciğer Hastalarında Steroid ve Bronkodilatatör Tedavinin Nokturnal Hipoksemiye Etkileri
The Effects of Steroids and Oral Bronchodilator Drugs in Patients with Chronic Bronchial Obstruction
Yaşar Yılmazkaya, Nejdet Balcı, Zeynep Öcal, Fevzi Güneş, Mümeccel Akman, Asiye İnan, Münip Külekcioğlu, Sibel Erim
Sayfalar 5 - 7
AMAÇ: Kronik Hava Akımı limitasyonu olan KOAH'lı olgularda uygulanan Steroid ve bronkodilatatör tedavinin noktürnal hipoksemiye etkileri araştırılmıştır. Ileri derecede obstrüksiyon saptanan KOAH'lı olgularda büyük önem taşıyan noktümal hipokseminin
Teofilin ve Beta Adrenerjik agonistlerle birlikte uygulanan steroidlerle önlendiği gözlenmiştir.
YÖNTEMLER:
BULGULAR:
SONUÇ:
OBJECTIVE: The effects of Steroids and oral Bronchodilator drugs in pateints with chronic bronchial obstruction has been investigated. lt has been observed that nocturnal hypoxemia can be improved with Theophylline and B-Adrenergic drugs a long with the steroids in chronic obstructive Pulmonary Disease patients.
METHODS:
RESULTS:
CONCLUSION:

2.
Diabetes Melliusta Hiperkoagulobilite
Hypercoagulobility in Diabetes Mellitus
Durmuş Şendağ, Ali Yayla, Vesile Bolaç, Hikmet Şendağ, Mualla Ayyıldız, Aykut Uluhan
Sayfalar 8 - 11
AMAÇ: 26 kontrol ve 48 diabetes mellitusu olan toplam 74 vakada hiperkoagülobilitenin varlığını klinik ve laboratuvar olarak araştırdık. Diabetes mellitusu olan vakalarımızın 13 (OJo 27)'ünde protrombin zamanı kontrol grubunun kısa, fibrinojen düzeyi normallere göre 14 (OJo 29) vakada yüksekti. Trombosit sayıları 5 (OJo 10), LDL-kolesterol LO (OJo 20), kolesterol 12 (OJo 25) ve totallipid değerleri de kontrollere göre 28 (070 58) yükselirken, HDL düzeyleri ii (OJo 23), kanama zamanı 17 (OJo 39) ve pıhtılaşma zamanı da 28 (OJo 58) vakada normallerin altında bulundu. Bizce hiperkoagülobilitenin varlığının klinik bir göstergesi olan periferik nabızların en az birisinin alınmama durumu 8 (OJo 16) vakada, aortada ateron plağı 8 (OJo 16) vakada ve elektroda arteriosklerotik kalb hastalığının delillerinin varlığı ise 11 (070 23) vakada görüldü. Bu komplikasyonların varlığının diabetin
glisemik düzeyinden ve fruktozamin düzeyinden daha çok diyabetin süresi ile doğrudan ilişkili olduğu gözlendi. Kontrol grubunda ise sözü edilen komplikasyonların hiçbiri bulunmuyordu. Diabetes mellitusun anoriosklerozisi hızlandırdığı ve ikisinin birlikte hiperkoagülobilite sendromunu ortaya çıkardığı, bu tablonun gelişmesinde glisemi düzeyinin değil diyabetin süresinin önemli olduğu sonucuna varıldı.
YÖNTEMLER:
BULGULAR:
SONUÇ:
OBJECTIVE: 74 Patients (26 control and 48 with diabetes mellitus) bave been evaluated for tbe existence of hypercoagulobility. The protrorıWin time were shortened in the 14 (OJo 29) patients and fibrinogen levels were high in 14 (OJo 29) patients, platelet count elevated in S (OJo 10) and LDL-cholestrol, cholestrol, and toıal lipid values were elevaıed in the 10 (OJo 20) patients, 12 (OJo 25) and 28 (OJo 58) palients respectively. HDL, bleeding time, and coagulation time were below tbe normal values in 11 (OJo 23), 17 (OJo 39) and 28 (OJo 58) patients. The absence of one of the peripheric pulse which is a clinical symptoms of tbe hypercoagulobiliıl' were found in 8 (OJo 16) patienıs. Tbere were alherom plates in 8 (OJo 16). In the 11 (OJo 23) patients the sings of arteriosclerotic heart disease were found in ECG. It had been evaluated that these complications
were due to the time of diabetes instead of the glucose or fructosamine levels. None of the com-o plications mentioned above were observed in the control group.
Finalll' it is reported that diabetes mellitus increases arteriosderosis and these two together cause the hypercoagulobility syndrom, and this is not rehited to the levels of glucose but the time of diabetes.
METHODS:
RESULTS:
CONCLUSION:

3.
Atopinin Değerlendirilmesinde Yeni bir İnvitro Test
A New Invitro Test in The Atopia
Leyla Tural, Oğuz Söylemezoğlu, Celal Türkkan, Mualla Ayyıldız
Sayfalar 12 - 14
AMAÇ: Öyküsünde Bronşiyal astma, hınltı, kronik öksürük, rinit, cilt döküntüsü vb. yakınmaları olan hastalarda atopinin belirlenmesinde pozitif deri testleri ve yüksek IgE seviyeleri klasik metodlar olarak bilinmektedir. Pediatric Phadiatop değişik allerjenleri içeren kağıt diskler yardımıyla hasta serumundaki spesifik IgE antikorlarının bağlanması esasına dayanan bir metodtur. Atopi öyküsü olan 45 çocuk hastada ve hiçbir yakınması olmayan i 2 kontrol grubu çocukta total IgE, deri testleri ve Pediatrik Phadiatop metodları
kullanılarak atopi araştırıldı. Hasta grubunda Pediatrik Phadiatop CIJo 53, deri testleri CIJo 62 pozitinik, total IgE değerleri ise CIJo 68 oranında yükseklik gösterdi. Pediatrik Phadiatop'un deri testleri ile karşılaştırıldığında sensitivitesi CIJo 91, spesifisitesi ise CIJo 81 olarak değerlendirildi. Bu sonuçlarla Pediatrik Phadiatop'un atopinin araştırılmasında yeni bir invitro test olarak güvenilerek kullanılabileceği düşünüldü.
YÖNTEMLER:
BULGULAR:
SONUÇ:
OBJECTIVE: Fortyfive children, aged between Iwo and Ihirteen years wilh aciinical hislory of allergic rhinilis, asthma and other sympıoms relaıed lo atopia underwenı this sıudy. TOlal serum IgE levels, prick lest and pedistric Phadialon (PharmaCia) in serum were performed in all patients and Iwelve controls. 62 CIJo of Ihe palienıs were positive lo skin prick test and 68 CIJO of them had an elevated total serum IgE levels where as 53 CIJo positivit)" were obtained by means of Phadiatop. The pediatric Phadiatop based on the Radio-Allergo-Serbenı-Test, has a 91 CIJo sensitivit)" and an 81 CIJo specifiıy by comparing lo skin prick lesI. In conclusion, Phadiaıop appears lo be a simple, reliable, and useful diagnoslic 1001 for Ihe screeing of atopia in children.
METHODS:
RESULTS:
CONCLUSION:

4.
Akalazyada Özofagus Endosonografisi
Endoscopic Ultrasonography in the Achalosia
Karl Ziegler, Mendel Gregor, Mevsim Diriker, Markus Frederich
Sayfalar 15 - 18
AMAÇ: Özofagus primer motilite bozukluklarının, duvar içi tümörlerden ayırıcı tanının konulması gerekmektedir. Endoskopik biyopsi özofagus grafisi, BT ve manometre ile tümen içi basınç ölçümü ayırıcı tanıda yetersiz kalmaktadır. Son yıllarda, gastrointestinal sistem bütünlüğünü ve yandaş dokuları inceleyen yeni bir yöntem -Endoskopik Ultrasonografi (Endosonografi) -uygulanmaya başlamıştır. Tarafımızdan endosonografi, akalazya düşnülen ) 9 hastada diğer tanı yöntemleri ile birlikte kullanıldı. 18 hastada özofagus yapısı normal bulundu. Bir olguda duvar yapısındaki bütünlüğün bozulduğu saptanarak tümör tanısı konuldu. Gerek BT gerekse diğer yöntemler bu tümörü saptayamamıştı. Sonuç olarak eldeki bulguların ışığında, endosonografinin akalazya ile duvar içi tümörlerin ayırıcı tanısında, çok önemli yeri olduğu savındayız.
YÖNTEMLER:
BULGULAR:
SONUÇ:
OBJECTIVE:
METHODS:
RESULTS:
CONCLUSION:

5.
Kemik Bankası Kurulması Tıbbi Prensipleri ve Yasal Yönleri
The Methods of Bone Banking and the Laws of Tissue Transplantation in Turkey
Muzaffer Aykurt
Sayfalar 19 - 30
AMAÇ: Geçen yüzyıllardan beri uygulanan kemik allogrefleri transplantasyonu onopedi ve travmatolojide, ortopedik onkolojide büyük yararlar sağlamaktadır. 1942 yılında ilk defa dondurarak kemikleri saklayan Indan, aııogrefleri başarı ile transplante ederek ilk adımı atmıştır. Daha sonra pek çok onopedist bu konularda çok sayıda araştırma ve çalışma yaparak bu günkü kemik bankası teknik ve prensiplerini onaya çıkarmışlardır. Antijeniteyi azaltmak için dondurma ve kurutma yöntemi yapılan allogreflerden sonra eksi 70-80°C derecede dondurulan osteokondral allogrefler 2 yıl ve daha fazla saklanarak gerektilıinde başarı ile kuııanıldı. Son yıııarda ise taze aııogreflerin antijenitesinden çekinilmeden uygulanmaya başlanmıştır.Gelişmiş ülkelerde günümüzde artık büyük onopedi kliniklerinden rutine girme durumunda olan Kemik Bankası. ve allogref teknilıini ülkemizde ilk defa sınırlı bir şekilde uygulamaya başladık. 1986-1989 yıııarında İstanbul Haydarpaşa Numune Hastanesi ve Kartal Devlet Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Klinilıinde bilimsel anlamda "İlk kemik bankası" kurularak donQ8\"ulmuş allogref uygulamaları yapılmıştır. Eksi 35-40°C, derin dondurucuda kapaklı steril cam kavanozlar içinde saklanan kemikler "Canlı donörlerden" alındı. Bulaşabilecek her türlü hastalık virütik, sistemik, graulomatöz, konnektif doku, metabolik hastalıklar ve malinyite yönünden tüm tetkikIeri yapıldı. Radyografileri de çekilerek allogrefler kullanıma hazır hale getirildi. 50'ye yakın sayıda olan allogreflerden biri "tam diz eklemi" idi. Bu grefler 30 hastaya transplante edildi. Kemik Bankasına giren greflerden, donörünün tetkiklerinde olumsuz bulgular çıkan ve kültürde patojen bakteri üreyenler "İptal" edildi ve kayıtlara geçmedi. Kemik bankasında kayıtlar ayrı ayrı formlara ve protokol defterine geçirildi. Grefler "yaşayan, insandan" yani canlı donörden alınarak her türlü tetkikin eksiksiz yapılması yoluna gidildi. Bununla tıbbi ve yasal konularda olumsuz reaksiyonlarla karşılaşılması önlenmiş oldu ve donörlerin salılıklarının her zaman kontrolü salılamdı.
2238 ve 2594 sayılı organ ve doku nakli ve saklanması ile ilgili olarak yapılan çalışmalar, aııogref uygulamaları gözden geçirildi. En gelişmiş kemik depolama ve uygulama yöntemleri bu konudaki son fikirler tartışıldı ve ülkemiz için önerilerde bulunuldu.
YÖNTEMLER:
BULGULAR:
SONUÇ:
OBJECTIVE: The methods of bone Banking, Allograft Transplantation and The Laws of Tissue and Organ Transplantalion in Turkey.In this artiele, general prineiples of bone banking methods and long-term · preservation of the bone and eartilage wehe described. In 1942 Inclan used sueeesfuııy. preserved bone allograft in the treatment of benign skeletal diseases. Sinee 1950 man~' autors described their approaehes of bone banking and clinical applieation of bone allografts preserved and freezed by various methods.
Reeently, mani orthopaedie surgeons used transplantable osteoehondral lissues, studied some methods of allograrı reeonstruetions after the limb tumor resection. Current technics of allografı transplantation are the fresh bone and articular eartilage In Turkey. The applications of bone storage methods and allografts were mentioned. At 1986-1989 in Haydarpaşa Numune Hospital and Kartal Devlet Hospital, we established "The first bone bank" ıaı -3Soc -40°C degrees) at orthopedie surgery in Turkey.Thf donors of allograft series are Iiving donors. Because it necessary For Ihe medicolegal aspecı of Ihe donors' righls. In our bonf bank, Ihe allografıs were deep-freezed al minus 3SoC and minus 40°C degrees. We had Ihe slandarl "Donor Cards" All recipienıs and allografts were recorded at the bone bank lisl. -Wf obıained Ihe following laboralory tesıs from Iiving donors: Hepalitis B, V.D.R.L., cuUures A.İ.D.S. H.ı.V. tuberculosis, elc... -We Sforaged SO bone allografts in Ihis bone. Bank and we Iransplanled 30 bone lo Ihe palienls. The articles of Turkish laws aboud tissue and organ transplantation were examined.
METHODS:
RESULTS:
CONCLUSION:

DERLEME
6.
Dahili Hastalarda Depresyon
The Depression Symptoms in Internal Diseases
Salih Yaşar Özden
Sayfalar 31 - 35
AMAÇ: Dahili hastalıklarda depresyon semptomları ve depresif sendromiara sık rastlanılır. Bazı hekimler semptomların dahili mi? yoksa psikiyatrik mi? olduğu konusunda karar vermede güçlük çekebilirler. Hormonal bozukluklar, beslenme düzensizlikleri, elektrolit düzensizlikleri, endokrin bozukluklar ilaç etkileri, sistemik ya da Merkez Sinir Sistemi hastalıkları dahili hastalıklarda görülen depresyonun oluşmasına katkıda bulunan biyolojik faktörlerden bazılarıdır. Bu makalede, dahili hastalıklarda görülen depresyonun sıklığı, semptomatolojisi ve tedavisi konusunda bilgi verilmiştir.
YÖNTEMLER:
BULGULAR:
SONUÇ:
OBJECTIVE: The depression symtoms and depressive synilromes are noted quite often in internal diseases. The physicians may find highly difficult to decide whether the symtoms are psychiatric or: internal. The hormonal endocrynological, electrolytic and nutrial disorders, side effects of medicines and systemic or Central Nervous System diseases are some of the biological factors leading to the depression development during the internal diseases. In this artiele, the frequency, the symtomatology and the treatment of the depression observed in the internal diseases are discussed.
METHODS:
RESULTS:
CONCLUSION:

ARAŞTIRMA MAKALESI
7.
Ayak bileği parsiyel bağ kopmalarında fizik tedavi ve rehabilitasyon
Our physical therapy and rehabilitation programme on partial injuries of ankle joint
Bilge Aykurt, Muzaffer Aykurt
Sayfalar 36 - 39
AMAÇ: Çalışmamız büyük bir çoğunluğu spor yaralanmasına bağlı ayak bileğinde parsiyel bağ kopuğu olan 64 olgu üzerinde yapıldı.
YÖNTEMLER: Olgulara on gün süreyle pulsatif ultrason, bazılarına soğuk uygulama, bandajlama, aktif egzersizler, sırayla korunmuş ve tam eklem yüklenmesi şeklinde bir tedavi programı uygulandı.
BULGULAR: Tedavi öncesi ve tedavinin belirli günlerinde travma bölgesindeki Ödem, Hematom, Ekimoz, Ağrı ve Eklem Hareket Genişlikleri incelenerek değerlendirildi.
SONUÇ: Sonuçta ilk günlerden başlayarak söz konusu kriterlerde hızlı bir düzelmenin olduğu ve tedavi sonunda tüm hastaların normal fonksiyonlarına döndüğü saptandı.
OBJECTIVE: This study was carried out on 64 patients with partial injuries of their ankle joint.
METHODS: Our therap)" programme was consist of pulsed ultrasound, in so me cases cold pack, elastic bandage, active exercises, protected and full weight bearing for ten days.
RESULTS: The patients were evaluated before the therap)" and 3 th., Sth., 7th. and lOth. days of the therap~' with respect to oederna, echyrnosis, hematorna, tenderness, pain, range of motion criteria.
CONCLUSION: As a result of our studies, we observed that rapid organic and functional healing was achieved and patients returned to normal functional activities on the 10th. day.

DERLEME
8.
Geniş Yanıklarda İlk 48 Saat
The First 48 Hours in Large Burns
Erol Kışlaoğlu
Sayfalar 40 - 45
AMAÇ: Geniş yanıklarda en kritik zaman ilk 48 saaııir. Hasta tam ve doğru olarak monitorize ve resüsite edilmelidir. Bizim Yanık Merkezimizde 1976 senesinden beri standart bir tedavi programı uygulanmaktadır.
Bu programda hastanın özel gereksinimlerine göre değişiklikler yapmaktayız.
Tedavi programımızı aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz:
1. Solunum yolu emniyete alınır.
2.I.V. Kateterizasyon yapılır, kan örnekleri alınır, i.v. mayi verilmeye başlanır.
3.Ağrı dindirilir ve sedasyon yapılır.
4.Yanığı değerlendirebilmek için basit öykü alınır.
5.Hasta tartılır.
6.Yanığın derinliği ve genişliği hesaplanır.
7.İlk 24 saatlik mayi miktarı hesaplanır.
8.Üriner kateterizasyon yapılır.
9.Tetanoz profilaksisi yapılır.
10. Yanık yarasının lokal bakımı yapılır.
YÖNTEMLER:
BULGULAR:
SONUÇ:
OBJECTIVE: The most critical time period in large buros is the first 48 hours. The patient should be monitorized and resuscitated accurately. In our Buro Centre, we have been using a standard therap)' program since 1976. We have been making necessan' changes in this program according to the patient's special cIi~ nical condition. There-fore we summarize our therap)' program as folIows:
1. Maintenance of tbe airway..
2.Intravenous catheterisation blood sampling
3.Sedation.
4.History.
5.Weight, of the patient
6.Estimate tbe extent of the wound.
7.Calculation of fluid requirement in the first 24 hours.
8.Uri" J catheterisation
9.Tetanus prophylaxis.
10.Local wound care.
METHODS:
RESULTS:
CONCLUSION:

OLGU SUNUMU
9.
Foetus Papyracea Olgusu
A Case of Foetus Papyracea
Eşref Yazıcıoğlu, Elvan Karslı, Ali Yalçın
Sayfalar 46 - 48
Doğum servisimizde rastladığımız bir foetus papyracea olgusu nedeniyle İnterfoetal transfüzyonsendromuna değinildi. Bu konudaki literatür incelendi bu patolojinin i 2000 doğumda bir görülen nadir bir olgu olduğu tesbit edildi. Konunun anatomik klinik özellikleri tartışıldı.
Because of a fetus papyraceus that we had met in our Gynecology and Obstetrics Clinic, fetal twinıo-twin transfusion syndrome have been mentioned. The literature have been examined and it had been demonstrated that this pathology is a rare one seen in 1: 12000 deliveries. The anatomical and clinical properties of the syndrome have be en discussed.

10.
Boerhaave Sendromu (Bir Olgu Nedeniyle)
Boerhaave's Syndrome
Yaşar Yılmazkaya, Fevzi Güneş, Esra Öztürk, Zeki Çavuşoğlu, Yusuf Sönmez, Ali Alemdar, Şahin Barut
Sayfalar 49 - 51
Oldukça ender rastlanılan spontan özofagus rüptürü çözümlenmesi güç bir klinik sorundur. Teşhis ve tedavisi güçlüklerle dolu olan bu antite morbid "BOERHAAVE" sendromu ismi ile anılır. Kliniğimizde,
Epigastriumda ağrı, kusma ve boyunda cilt altı Amfizemi ile gelerek yatırılan i 5 yaşında bir kız çOCUğunda tanı sonucu Spontan Özofagus delinmesi (BOERHAAVE SENDROMU) tesbit edilen bir olgu bildirilmiştir.
Sponıaneous perforaıion of Ihe esophagus in a rare clinical enıily which Ihe analysis in difficullt. The diagnosis and Irealmenl of the sponlaneous perforalion of Ihe esophagus (Boerhaeve's syndrome) may propore some difficullies. In Ihese papers we reported a IS years old girl wilh Boerhaeve's syndrome wiıh clinical manifesıaıions of pain in epigasırium, subculaneous emyhyseme of Ihe neck and vomitus.

11.
Diyafragma Rüptürleri (Tanısı Geç Konmuş İlginç bir Olgu)
An Interesting Case of Diaphragma Rupture
Nur Akgün Şenel, Zeki Çavuşoğlu, Ersin Ünlüer, Neşe Aydın
Sayfalar 52 - 56
Künt karın travmasına bağlı diyafragma rüptürü olan 27 yaşında erkek bir hasta sunulmuştur. Künı travmaların f1io 0.8 ile f1io 8'inde diyafragma rüptürüne rastlanır. Rüptür % 60 ile % 75 olguda soldadır. Diyafragma rüptürünün paıognomonik olmayan fakat değişmez iki klinik bulgusu vardır. Bunlar, dispne ve solunum seslerinde azalmadır. Tedavide rüptürün, absorbe olmayan monollamenı ipliklerle dikilmesi gerekir. Posıoperatif dönemde en sık görülen komplikasyon akciğer atelektazisidir.
A case of diaphragm rupture in a 27-year-old male secondary to blunt abdominal trauma is reported. Diaphragmatic rupture occurs in 0.8 % to 8 f1io of patients after blunt traumas. The rupture occurs on the left in about 60 f1io to 75 % of cases. Respiratory distress and decreased breath sounds are the consistent but not pathognomonic clinical findings for diaphragm rupture. The rupture has to be repaired with nonabsorbable monofilament sutures. Atelectasis is the most common postoperalive complication.

DERLEME
12.
Viral Hepatitler ve Bugünkü Durumu
Current Diagnosis and Treatment of Vıral Hepatitis
Rüknettin Öğütman
Sayfalar 57 - 59
Makale Özeti |Tam Metin PDF

13.
Kolonoskopi
Colonoscopy
Lütfi Değirmencioğlu
Sayfalar 60 - 62
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale